Bizim Din Çıkmazımız
Hangi yaşta olursak olalım,idrâkimizle orantılı olarak başa gelen her hâdisede”dâima haklı” çıktığını gördüğümüz kimseler vardır ve onlar bundan sonra da olacaktır.
Gerek fertler, gerekse toplumlar için hiç yanılmayan ve ‘‘haklı çıkan” bu bilge kişiler yâhut ‘‘âbide şahsiyetler” her devirde mevcud olduğuna göre, benzer konulardaki hatâların ve felâketlerin tekrar tekrar yaşanmasını nasıl izah etmeli?
Çok bilinen bir sözdür: ”Târih, tekerrürden ibârettir”, derler.
Evet, böyle derler ama buna karşı söylenen söz de şudur: ”İbret alınsaydı, hiç tekerrür eder miydi?”
Gelip geçmiş bütün bilge zevâtı yâhut ”âbide şahsiyetleri” minnet, şükran ve rahmetle yâd ederken,
15 Temmuz’ların yıldönümünü yaşadığımız şu günlere nasıl geldiğimizi iyiden iyiye ciddi ve sağlıklı şekilde tefekkürle, aşağıda sâdece birkaç paragrafını bulacağınız uzun makalenin sâhibi Nihad Sâmi Banarlı’ya fâtihalarmızı gönderiyoruz.
Yazının tamâmını okumak ihtiyâcını hissedenler, Kubbealtı Neşriyâtı’nca yayınlanan ”Îman ve Yaşama Üslûbu” isimli esere baş vurabilir.
(Cumhûriyet, milletimizin vicdan dünyâsı’nı, mânevî hayâtını ilimle, metodla, sistemle beslemediği, besleyemediği içindir ki, bu mevzûda vatanımızdaki en yaygın huzursuzluğa sebep olmuştur.
Pek çoğu Cumhûriyet yıllarında doğmuş genç insanların, hükûmetlerine, mekteplerine, öğretmen ve profesörlerine değil de, kendilerine dinden îmandan bahseden alaylı köy ve şehir hocalarına inanmaları da yeni rejimin en büyük mağlûbiyetidir.
Çünkü, bir rejim, idâre ettiği milletin mânevî hayâtını hiçe saymak gafletine saparsa, herşeyden çok kendi varlığını çürütmüş olur, ki aynı milletin oluklar dolusu kanları pahasına elde edilen Cumhûriyet’in, bunu yapmaya hakkı yoktur.
…İslâm’ı bilmek, ancak onu anlayacak kültürde aydın kafalı din âlimlerini yetiştirmekle mümkündür.
Vicdan dünyâmızı böyle bilginlerin yetiştireceği aydın din adamlarımıza bıraktığımız gün, bu mevzûdaki huzursuzluğumuz elbette azalacaktır.
Yoksa bugün yapılageldiği gibi, her önüne gelen, kendini bu konuda konuşmaya salâhiyetli sayar, hele az veyâ çok bir halk zümresini kendi zavallı fikirlerinin peşinden koşturmaya kalkarsa, bu yol çıkmaz.
Bu yol, üstelik, bizim devlet ve millet bütünlüğümüzü, hattâ askerî gücümüzü de sarsan yıkan bir hâin yol olur.
Türkiye’de atom çalışmaları olsa ve bu çalışmalar -Allah korusun- her işde olduğu gibi alaylı elemanlar elinde bırakılsa, tıpkı bunun gibi yarım yamalak din adamları elinde de bütün vicdan dünyâmız, bir gün, bir patlayış geçirmeğe mahkûmdur.)
Nihad Sâmi BANARLI, Meydan Mecmûası, 1.03.1966