24 Nisan 1984 târihinde vefât eden mîmar, mütefekkir, mîmarlık târihi araştırmacısı Ekrem Hakkı Ayverdi’nin, bugünkü Marmaray Projesi ile ilgili olarak 70 sene önce kaleme aldığı “Boğaz Tüneli” isimli makalesini sunuyor, kendisini rahmet ve minnetle yâd ediyoruz:
Bundan evvelki yazımızda,
Boğaziçi’nin iki yakasını birbirine bağlıyan bir geçit yapılması lüzûmunu belirtmiş, fakat bir asma köprünün beklenen faydaları sağlamayacağını, aksine, şehrin bağrına, mütemâdi işleyen bir yara açacağını belirtmiştik.
Halbuki su altından açılacak bir tünel bütün uygun şartları câmi ve mahzurlardan sâlim olacaktır. Her şeyden evvel Boğaziçi’nin güzelliğini bozmak gibi bir mes’elenin su tüneli için vârid olmıyacağı aşikârdır.
İkincisi, Kabataş – Dolmabahçe ve Üsküdar’ı birbirine bağlıyacak bir tünele giren vâsıtalar, iki dakika sonra karşı tarafa geçebilecektir.
Yâni, tünel, beklenen zaman kazancını tamâmen yerine getirecek, halbuki aynı noktalara asma köprü ile ulaşabilmek için bir saat zaman îcap edecektir.
Üçüncüsü,
her gün geçmesi tahmin olunan on bin vâsıtanın, bu söylenilen noktaların birinden diğerine vâsıl olması için senevi 110 – 120 milyon lira sarf edilmesi îcâp etmektedir. Buna mukābil, tünelde, böyle bir fuzûlî masraf mevcut değildir ve böyle bir muazzam meblâğın sokağa atılması önlenmektedir.
Dördüncüsü,
mâliyetinin ucuzluğu dolayısiyle tünel bedelinin itfâsı ve netîcede teşebbüsün kuvveden fiile çıkması kābil olur. Tünelin mâliyetini anlamak için mukāyeseye esas olacak misallere mâlikiz. Liverpool – Mercey denizaltı tüneli sudan 52 metre aşağıda, su genişliği 1155, umum tûlü 3228 metre olmakla bizim Boğaziçi’ne yakın ebattadır.
Bu tünel, havalandırma, yol vesâir tesîsâtiyle berâber 40 milyon dolara mâlolmuştur.
Bizim teklif ettiğimiz tünel, 2300 m. olduğundan, yirmi yedi buçuk milyon dolara mâlolacağı tahmin edilebilir. Bunu her ihtimâle karşı yüzde 50 tezyit etsek 41 buçuk milyon dolar, yani 115 milyon Türk Lirası eder.
Bu meblâğ, senevî mürûriye resmi olarak hesapladığımız, gayri safîsi 40 milyon olan ve havalandırma ve idâre masrafı çıktıktan sonra kalacak 35 milyon lira ile hem 5-6 senede itfâ olunur, hem de sonradan mühim bir vâridat menbâı teşkil eder.
Halkın kazancı ondan da büyüktür.
Halbuki köprünün 600 milyonluk masrafının yalnız fâizi geliri aşar ve inşâ bedeli itfâ olunmadan köprünün ömrü tamam olur.
Beşincisi, tünelin ömrü, köprü gibi senelerle değil, asırlarla hesap edilir. Bizim asırdîde Galata tüneli meydanda. Köprü elli senede kullanılmaz hâle gelerek yenilenmek istediği halde tünel asırlarla mukāvemet eder.
Altıncısı, bir harbde tünelin tahribi fi’len kābil değildir.
Yedincisi, tünelde teknik makinelere verilecek 30 – 40 milyondan başka döviz sarfına lüzum görülmez. Halbuki köprüye sarf edilecek dövizin onda biriyle tüneli yapmak kābildir.
İstifâdesi bu kadar aşikâr olan bir teşebbüse kıymet verilmemesinin sebebini araştırıp soruşturan bir insan ister istemez, acaba tünel, iddiasız ve mahfiyetkâr bir yapı olduğu için mi rağbet görmüyor, diye düşünüyor…
Tünelin, mütevâzı olmasını istismar eden çelik kralları ona kayık yanaştırmamak için türlü sebepler öne sürüyorlar.
Ve esefle söyliyelim ki,
değil Boğaziçi gibi 41.5 metre derinlikteki bir suda, ondan daha derin ve şartları müşkül olan yerlerde su tüneli yapılabildiğini bilmiyen memleketimizde, her türlü menfî propagandayı yapabiliyorlar.
Öne sürdükleri derinlik veya yamaçların dikliği sebepleri gülünçtür.
Daha derin sular altında,
meselâ, New-York su tünelinde 168 metre derinlikte, 33.000 metrelik su tüneli, Jersey City – New-York arasında tam 340 m. su derinliğinde demiryolu tüneli, Londra – Cardiff arasında 7500 metrelik demiryolu tüneli, yukarıda söylediğimiz Mercey tüneli, ancak siyâsî sebeplerle durdurulan Manş tüneli, Japonya’da iki ada arasında 42000 metrelik 200 metre su derinlikte demiryolu tüneli yapılmıştır.
Bizim 41.5 metre derinliğimizle kābili kıyas olmayacak bu muazzam teşebbüsler, suya karşı tazyikli çimento zerki suretiyle icra edilmiştir.
Zeminlerde ya tamâmen veya kısmen, en gayri müsait ve müşkülâtlı olan çamur ve kumdur.
Yarların yüksekliğinin ise biraz geriden başlanınca, telâfi edilmiyecek bir mahzur olamıyacağını herkes anlıyabilir.
Bizim tünelimiz zannedildiği gibi bir tecrübe teşebbüsü olmıyacak, yapılmış yüz tünelin yüz birincisini teşkil edecektir.
Kābili tahakkuk olan, mahzurlardan salim, faydası âşikâr bulunan bu tüneli biz, Tophâne – Dolmabahçe arasında bir noktadan başlayıp Şemsipaşa’ya çakacak sûrette tasavvur ediyoruz.
Ehli hayrın eli oraların yollarını zâten açmış, hazırlamıştır; münakalât kolaylıkla buraya akabilir.
Su genişliği 1650-1700, derinlik âzâmî 41.5, giriş çıkış araımda tûlü 2300 metre olacaktır. Yegâne bakım masrafı havasının tecdîdidir. Bunun için bol bol tutmak üzere 5 milyon lira kâfidir.
Tünel dört yollu olacağından bir asırlık inkişâfı karşılayacak takâti hâizdir. Şehri şehre bağlayacak, yolcuyu dağlara sürüklemiyecektir. Yayalar bile 20 dakikada karşıdan karşıya geçebilecektir. Bundan iyisi can sağlığı dersek hatâ mı işlemiş oluruz?
Ekrem Hakkı Ayverdi