Kız olsun erkek olsun evlâtlarınıza evlerinizi sevdirin.
Onları, kendi evlerinde meşgul edip eğlendirmek yoluna gidin. Bu, bir ciddî fedâkarlığa mâl olsa dahî, yapmak, hem analık – babalık hem de vatan ve îman borcudur.
Çocuk, câzip zafer ve kahramanlık hikâyelerini, kendi dilinin ulvî çizgilerini yerinde ve sırasında sizden öğrenmekte, hayat boyu kazanacağı en sağlam istinad noktasına tutunmuş olarak mâruz bulunduğu tehlikelerden kolaylıkla kurtulmuş olur.
Çocuk, hayâtı abus, tatsız bir yük olarak değil, sevimli, âilevî, millî–mânevî mes’ûliyetlere açık bir yol olarak görmelidir.
Çocuk kumbara gibidir. İçine taş toprak doldurursan açtığın zaman elin yüzün çamurlanır. Hâlbuki millî–mânevî nakit biriktirirsen, bunların fâizi her sâhada âileyi de vatanı da zengin eder.
Meşhur atasözü: Çok söyleme arsız olur, parasız koyma hırsız olur, der.
Çocuğu bıktıracak gibi nasihata boğmak, sırasında iyilik yerine kötülükle neticelenir.
Çocuk için en müessir nasihat, ananın babanın âileye ve çevresine karşı olan tutumudur. Ana baba cemiyete karşı kibar, sabırlı, dürüst, nâmuskâr ve ferâgat sâhibi ise, çocuğun bu canlı örneklerden faydalanmaması mümkün değildir.
Çocuklarımızı hoyrat, yalancı, ahlâksız ve haramzâde yapan biz analar ve babalarız.
Otobüslerin bir lira ücretle adam taşıdıkları devirde biletçi, bir hanıma, yanındaki çocuk için bilet almasını ihtar edince, kadın: “O daha beş yaşında” dedi.
Fakat bu eğri cevaptan haysiyeti kırılan çocuk, başını kadına çevirerek: “Anne, ben yedi yaşında değil miyim? Okula gitmiyor muyum?” demez mi…
İşte yanına kalacak bir lira için çocuğunu hem yalana, hem hırsızlığa teşvik eden ananın, sonra oğlan büyüyüp karaborsacı, kaçakçı olup da kanunun pençesi yakasına yapıştığı zaman üzülmeğe ne hakkı var?
Sâmiha AYVERDİ