SOYKIRIM:
İlk kez Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli kararıyla onaylanıp 1 Ocak 1951’de yürürlüğe giren “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme” adlı uluslararası sözleşmede yer alan bu terim sözleşmenin 2. maddesinde tanımlanmıştır:
- Grup üyelerinin öldürülmesi
- Grup üyelerinin fikrî ve zihnî sağlığını bozucu hareketler
- Grubun, kısmen veya tamamen fizik varlığının yok olmasına sebep olacak hayat şartlarına tâbi tutulması
- Grup içi doğumları önleyici tedbirler alınması
- Gruba ait çocukların zorla başka bir gruba aktarılmaları[1]
Bunların milli, etnik, ırkî veya dinî bir grubu -bu niteliği yüzünden- kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla yapılması soykırımdır!
Bir başka deyişle ‘adam öldürme’ fiili ulusal,etnik ırki veya dini bir grubun üyelerini sırf bu grubun üyeleri oldukları için açık veya örtülü bir şekilde yok etmeyi hedef aldığı zaman soykırıma dönüşür.
Sayılarının büyüklüğü, ancak gruba yönelik böyle bir kastın belirtisi olarak ele alınabilirse anlam kazanır. Bu sebepledir ki Vietnam savaşına ilişkin Russel Mahkemesi dolayısıyla soykırımdan söz eden Sartre’ın dediği gibi, “böyle bir kastın örtülü bile olsa varlığını kanıtlamak için objektif olayları incelemek gerekir.”
Uluslararası hukuk çerçevesinde devletlerin işleyebilecekleri en ağır suç olarak ifade edilen soykırım ve savaş suçlarını soruşturmak amacıyla yaratılmış daimi yargı organı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tesis eden Roma Statüsü[2] bu tanımı aynı şekliyle 6. maddede belirtmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünde[3] ise: “Bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme” olarak yer almıştır.
Soykırım tanımı bir başka sözlükte de (Misalli Büyük Türkçe Sözlük) “Bir insan topluluğunu yok etmek maksadıyla çoluk çocuk hiç kimseyi sağ bırakmadan öldürme, katliam” olarak karşımıza çıkmıştır.
TEHCİR:
Arapça asıllı olan tehcir “bir yerden başka bir yere göç ettirme,göçe zorlama, hicret ettirme” anlamını taşır.
“Göç ettirme, göç etmesine sebep olma, sürme.” Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nün tehcir karşılığıdır.
Sürgün,kişilerin hiçbir hukukî gerekçeye dayanmaksızın zorla vatanından çıkartılması anlamıyla 1945 yılında kurulan Nürmberg Mahkemelerinde, 1993 yılında kurulan Eski Yugoslavya Mahkemeleri’nde, 1994 yılında kurulan Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemelerinde ve Roma Statüsü’nde suç olarak kabul edilmiştir.
DİASPORA:
İtalyanca kökenli diaspora’nın tam karşılığı “dağılım”dır. 1-oraya buraya yayılma 2-aynı soydan insanların dünyanın farklı ülkelerine göç etmesi
- M.ö 722 yılında krallıkların çökmesi üzerine Yahudilerin Filistin dışındaki ülkelere sürülmesi, dağıtılması anlamına gelir.
- Bütün sözlüklerde Yahudilerle ilgili kullanılmıştır.
- Uluslararası İlişkilerde de ülkeleri dışına dağılmış ve ülkeleri dışında yaşamak zorunda bırakılmış Yahudileri karşılamıştır.
- “sürgün” ve “yurtsuzluk” anlamını da barındırmaktadır.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü diasporayı 1 .”Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları.”2 .”Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu.” olarak tanımlamıştır.
GENOCİDE:
Yunanca ırk, soy anlamına gelen “genos” ve öldürmek, katletmek olarak karşılanmış “ktonia” kelimelerinin harmanlanmasıyla meydana gelmiş bu terimin dilimizdeki karşılığı soykırım olarak verilmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’ndeki soykırım tanımında “genocide” teriminin Fransızca karşılığı olan “jenosit” yer almaktadır.
MEZÂLİM:
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğü’nde “Yapılan zulümler, haksızlıklar, kıyımlar.” olarak karşımıza çıkmaktadır.
MÜBÂDELE:
“Bir şeyi başka birşeyle değiştirme, değiş tokuş.” (Misalli Büyük Türkçe Sözlük)
Bugün Batı dünyası bütün bu terimlerin manasından bîhaber hâlâ soykırım törenleri düzenlemekle kalmıyor bir de aslı astarı olmayan iddiasına Yahudi soykırımı kıyafetini giydirip durumu farklı yönlere çekiyor. Hitler’in bile soykırım fikrini Türklerden aldığını ileri sürüp 20. yüzyılda işlenen ve bundan sonra işlenecek tüm soykırımların suçlusu olarak Türkleri ilan ediyor! Oysa ne çok şeyi göz ardı ediyor…
Ortaçağdan beri Avrupa’da Hıristiyanlardan farklı muamele yapılan, onlardan ayrı mahallelerde (getto) yaşamaya mecbur bırakılan Yahudiler nam ı diğer zayıf halkalar ile Osmanlı yönetiminde hakları yasal olarak düzenlenmiş, içişlerinde özgür bırakılmış, devlet yönetiminde önemli görevlere getirilmiş Ermeniler nam ı diğer sadık millet nasıl değerlendirilebilir ki aynı kefede?
Kaldı ki meclisin devlet güvenliği için almış olduğu tehcir kararında sevk edilecek kimselerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasına yönelik maddeleri bulunması ve hastaların, kadın, çocuk ve yaşlıların demiryoluyla taşınması ne kadar benzerlik gösterebilir ki Avrupa’da yaşanan drama ?
[1] http://www.preventgenocide.org/law/convention/
[2] Roma Statüsü daha detaylı bilgi için bkz. www.amnesty-turkiye.org/v100520021
[3] bkz. http://www.tdk.org.tr