14.
Türkiye’de Kadın
Sokakta bir kadına rastlayan erkek, sanki bakmak yasakmış gibi, başını çevirir. Türkler, küstah/ haddini bilmez, utanmayan bir kadından bir çeşit tiksintiyle kaçarlar. Böyle bir kadın, onlarda sâdece nefret uyandırır.
Bir Türk için, hiddetlenip, kadına el kaldırmak kadar ayıp bir şey yoktur. Böyle hiddetlendiği zaman, kadının yanından çekilip gider.
Türkler, oyun oynamayı/kumar oynamayı çok istihkar ederler/hor görürler. Para kazanmak için oynayan bir adam yâni kumarbaz, onların nazarında hırsızdan da âdî bir mahlûktur.
O kadar ki Türkiye’de kumarbazdan daha aşağı bir mahlûk tasavvur edilemez.
Oynanan oyunlar sırf eğlence maksadıyla oynanan dama ve satrançtan ibârettir.
Yüksek, hattâ orta tabakaya mensup Türkler, dansı kendileri için insanlık şeref ve haysiyetini lekeleyen, insanın en bayağı ve iptidâî/ilkel taraflarına hitap eden basit bir mahâret/ustalık, hüner telâkkî ederler.
Eski Romalılar gibi Türkler de dans etmek için deli yâhut sarhoş olmak gerektiğine inanırlar.
Rumların Özellikleri
Bugünkü Rumlar, eski Grekler’e benziyorlar.
Kendilerinin kuracağı bir Cumhuriyet’in şan, şeref ve menfaatlerini müştereken/ortaklaşa müdâfaa etmeye yâhut da kendi soylarından gelen bir kralın buyruğu altına girmeye imkân vermeyecek kadar birbirlerine karşı sadâkatsiz, entrikacı, mağrur, hilekâr ve intikamcıdırlar.
Rumlar, ihtilâçlı/hastalıklı mizaçlarının her an indifâya/patlamaya hazır taşkınlıklarını baskı altında tutacak, ihtiraslarının şiddetini yatıştıracak kadar sert ve içtimâî/sosyal fazîletlere uymalarını temin etmek yerine itaati ve uslu durmalarını emredecek ölçüde sıkı bir yabancı idâre altında bulunmadıkça sâkin yaşayamayacak kadar endişeli ve rahatsız bir ruh yapısına sâhiptirler.