Hayâtın, basit gibi görünen iniş ve çıkışlarını iyi değerlendiren biri, Leo Buscaglia…
İtalyan asıllı Amerikalı bir yazar. Önce, O’nun “Sevgili Babam” isimli eserinden bâzı basit (!) cümleleri alıyorum:
(Hayat dolu bir insan, hayâtı da coşkuyla doldurur.)
(İnsan, hayatta, kendi kendisini kandırmamalı.)
(Doğum ve ölüm, aynı döngünün eseridir. Ne bizimle başlar, ne de bizimle sona erer.)
(İdealistlik; zaaf değil, kuvvettir.)
(Eğer onlara fırsat tanırsanız, her insan iyidir.)
(Zâlimlik, zayıflığın işâretidir.)
(Allah’ın nazarında her insan eşit olduğu hâlde, insanlar eşit yaratılmamıştır. Öyleyse, kendilerine yardımcı olmayan insanlara yardım etmek, bizim sorumluluğumuzdur.)
(Bağlılık ve şefkat, sevginin ana maddeleridir.)
(Sevgi yok edilemez. Öyleyse, insanın en kuvvetli gücü, sevgidir.)
(Değişim, kaçınılmazdır.)
(Her şeyi bildiğine inanan insanlar, tehlikelidir.)
(Hayat, çok kısıtlı. Fakat öğrenmemiz gerekenler sınırlı değil!)
(Biz, ne istersek onu öğreniriz.)
(Çoğumuz, âşinâ olduğumuz bu dünyâda, hiçbir şeye ilgi duymadan, bilinmeyene karşı meydan okuma zahmetine girişemeden nasıl yaşıyoruz?)
(Bir fidan, bir çiçek yetiştirmemiş kimseler, hayâtın ne mânâya geldiğini bilemezler.)
“Her erkek, çocuk sâhibi olup; onu sevene kadar hayâtın ve dünyâdaki varlıkların mânâsını kavrayamaz. Çocuk sâhibi olduktan sonra tüm kâinat değişir ve bundan böyle bütün varlıklar o şahsın gözüne eskisinden daha farklı görünür.” – Lafcadio HEARN
“Ondört yaşındayken, babamı, öylesine câhil bulurdum ki; ihtiyarın yanında durmaya bile tahammül edemezdim. Fakat yirmi birime basınca, yedi yılda onun ne kadar çok şey öğrendiğini görüp şaşırdım.” – Mark TWAIN
“Bir çocuğun babası ile olan ilişkisinin kalitesi, o insanın çevresine karşı göstereceği tepkiyi belirleyen en önemli faktördür.” – John NICHOLSON
“Çocuklarına nasîhatlerini veyâ mallarını mîras bırakmasa da olur, ama sözü edilmeyen hazîneyi; insanlık ve babalık örneği hazînesi onlara bırakacağı en iyi mîrastır. Bütün varlığımla, çocuklarıma bu mîrası bırakmaya çabalıyorum.” – Will ROGERS JR.
“Evin dört duvarı arasında babanın çocuklarıyla konuştuklarını, zamânında kimse duymaz, ama gelecek nesiller onun sesini ve sözlerinin odalarda hâlâ fısıldadığını duyarlar.” –Jean Paul FRİEDRİCH RICHTER
“Babamla en son, annemle birlikte yaşadığı Nashville’de berâber olmuştuk. İkimiz arabadaydık. Babam, başında kovboy şapkası ve sırtında kovboy ceketiyle direksiyondaydı.
İkimiz, birlikte olmanın keyfini çıkartıyorduk. Sonra ona baktım. Piposunun sapını kemirdiğini görünce, birdenbire çok duygulandım. Kalbimden geçenleri ona söylemeliydim.
Duygularımı dile getirip konuşmak için bütün cesâretimi topladım. Babam, çok içine kapanık birisiydi çünkü. ‘Benim babam olduğun için sana teşekkür etmek istiyorum. Sanırım, tanıdığım en büyük adam sensin ve seni seviyorum.’
Cevap vermeden önce ağır ağır gülümsedi: ‘Evet oğlum, çok güzeldi.’
‘Baba, senin de söylemeni istiyorum.’
‘Neyi.’
‘Beni seviyor musun?’
‘Öyleyse söyle!’
Ve söyledi.
Üç hafta sonra da öldü.” John RITTER
“Babam öldüğü zaman, uzun süre derin bir yasa gömüldüm. ‘Artık beni görüp tanıyamıyacak’ diye düşündüm.
Fakat sonra, onun hâlâ yanımda olduğunu fark ettim. Kumsala gidip, kendi kendime konuşup, eski anılarımı tâzeleyebilirdim. Öbür dünyâya göç etmesi bir anlam taşımıyordu. Babamı örnek alıp, muhtâç olduğum sevgisini hâlâ içimde yaşatabilirdim.” Tyne DALY