Vakit, konuştu:
Takvim yapraklarımın tükenmesi akreple yelkovanın dönmesi ve saat rakkasının gidip gelmesi, senin yaşadığını isbatlamaz.
Perşembe’yi Cuma tâkîb edip duruyor, Salı’yı da Çarşamba..
Söyle bana; sen ben bir defâ gidiyor da tekrar geliyor muyuz?
O hâlde geçip giden zaman değil, günler aylar değildir; biziz.
Mâdem biziz, öyleyse akreple yelkovanı, takvim yapraklarını ve saatin rakkasını durdurmaya çalışmak olmuyor mu yaptığımız?
Buna eskiler “ibn’ül – vakt” diyorlar; “vaktin çocuğu” yâni.
Vaktin değil, insanın geçip gittiğini müdrik ruhlar ise “Ebü’l – vakt” adını alıyor.
Gel, “vaktin babası” olmaya heveslenelim. Çünkü, dünyâ kuruldu kurulalı hiç kimse akreple yelkovanı durduramadı. Bu, bir oyun..
Oyunla ömür tüketecek çağı ne zaman terk edip, çocukluktan kurtulacağız?