Varlık karanlıktır. Bunları ışıklandıran, bunlarda Hakk’ın görünmesi / zuhûrudur. Kim varlığı görür de içinde ya da berâberinde, evvelinde ya da sonunda Hakk’ı müşâhade etmezse, bilgi güneşleri nesnelerin bulutlarıyla perdelenmiş olur.
Sana Hakk’ın kahrını bildirecek belge, nazarında varlıkların hiçbir gerçekliği olmayan nesnelerle gözlerini perdeleyerek seni, kendisini müşâhade etmekten mahrum etmesidir.
Her şeyi açığa çıkaran Hakk’tır. Her şeyle görünen (zuhûr eden) O’dur. Her şeyde
görünmüştür. Ve her şey için görünen yine O’dur.
Böyleyken bir şeyin O’nu örtmesi, gizlemesi nasıl düşünülebilir?
O, varlıkların ortaya çıkışından önce vardı. Her şeyin en açık olanı O’dur. O, tektir, vahiddir
ve O’nunla birlikte başka hiçbir şey yoktur. O sana her şeyden daha yakındır.
Ve O olmasaydı hiçbir şey var olamazdı. Bir şey O’nu nasıl örter, perdeler, gözden saklar?
Asıl şaşılacak konu şudur: Gerçekte yok hükmünde olan âlemde varlıklar nasıl ortaya çıkabiliyor? Sonradan ortaya çıkan varlık öncesizlik / kıdem sıfatını taşıyana / Allah’a nasıl karşı durabilir?
Bir kimse içinde bulunduğu vakte göre Allah’ın verdiği ve açıkladığı hâlin dışında bir hâl
isterse bilgisizlikten bir şey terk etmemiş demektir.
Kulluk vazîfelerini, ileride bulunacak boş bir zamana ertelemek, nefsin ahmaklığındandır.
Atâullah İskenderî – Hikmetler Kitabı