Ken’an Rifâî’nin,
Ekrem Hakkı Ayverdi ile şaka yollu bir konuşmasından alınan şu parça da onun bu husustaki kanaatinin en canlı bir ifâdesidir:
“Sen mîmarsan biz de mîmârız; herkes binâ-yı hayâtının mimarıdır. Faraza sen yaptırdığın bir binaya fena malzeme kullanır çürük ve hesapsız yaparsan, o bina yıkılır, neticede seni mes’ul ederler…
İnsanların da buldukları sürûr, keder, iyilik, fenalık, cennet ve cehennem, binalarını iyi veya fena kurmuş olmalarındandır.
Erdiğimiz neticenin mes’uliyeti başkalarının değil kendimizindir. Eğer bizim vücûdumuz binasını da çürük ahlâklar ve kötülüklerle yapmışsak günün birinde kendi kendine çöküverir.”
Bu dünyâda tam iyilik ve tam fenalık olmadığına,
her şeyin nispî ve izâfî olduğuna inandığı içindir ki, insanları suçları ve kusurları ile kabul etmiş ve bunları bir muhabbet potasına batıra çıkara temizlemeye bakmıştır.
Her fırsatta, âzamî müsâmaha ile “Bu ordugâhta hoşu da olur, boşu da” diyordu.
(Y.Asrın Işığında Müs.Ve Ken’an Rifâî,. s.134)