Bâzı müstesna yaradılışlı ve asil insanlar vardır. Kâinat Büyükaksoy Hanımefendi onlardan biri ve tam bir “İstanbul Hanımefendisi” idi. Boylu boslu, güzel simalı, kibar, nazik, son derece asil tavırlı, vakar sahibi bir hanımefendi idi.
Asaleti iki yöndendi.
Bir: Tavır ve davranışlarıyla asildi. İki: Müstesna bir babanın evladıydı. 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış eğitimci ve mutasavvıf Kenan Rifai’nin (1867-1950) sevgili kızıydı.
Kâinat Hanımefendi mahviyet sahibi ve alçak gönüllüydü. Babasına ait manevi mirası kendi hayatında çok iyi temsil etti, bunu tam olarak içselleştirdi, davranış halinde yansıttı. Ama bildiğim kadarıyla, bu sebeple bir iddia sahibi olmak, bir varlık göstermek çabasında olmadı.
Hep mütevâzı kaldı.
İstanbul Fatih’te babasından kalma Konak’ta otururdu. Konak eski haliyle ve yeniden yapıldıktan sonra hayatiyetini onun varlığıyla sürdürdü. Bu kutsal mekânın eksik olmayan ziyaretçileriyle imkan ölçüsünde ilgilenir, zarif endamı ve asil tavırlarıyla, gelenlerin gözlerine ve gönüllerine huzur verirdi.
Kâinat Hanımefendi’nin harika bir sesi vardı. Seneler önce bantlara kaydedilmiş halini dinledim. Babası Kenan Rifai’nin ilahilerini olağan üstü bir tavırla okumuştu.
Bu değerli insan 10 Şubat günü Hakk’a yürüdü. 1922 doğumluydu, 93 yıllık bir güzel ömrü oldu.
Bir önceki Vatikan Büyükelçimiz Prof. Kenan Gürsoy Kâinat Hanımefendi’nin oğlu olup, büyük bir muhabbetle birbirlerine bağlıdırlar. Dedesinin konağı ve dergâhının aslına uygun şekilde yeniden yapılmasına önayak olduğu ve dergâhı, Cenan Vakfı adıyla irfan hayâtımıza kazandırdığı için teşekkür borçluyuz. Kendisine baş sağlığı dilerim.
Kainat Hanımefendi’nin cenaze namazı 12 Şubat günü Merkezefendi’de kılındı. Cami haziresinde, babasının kabrinin ayakucunda sırlandı. Şimdi bu uhrevi mübarek mekânda ve ruhlar âleminde sevdikleriyle birliktedir.
Kâinat Hanım bir internet sitesinde babasına ait şunları söylemiş:
“Babam dışarıda olduğu kadar, evimizin içinde de son derece zarif, esprili, güler yüzlü ve evlatlarına düşkündü. Bizlerin en önemsiz problemleriyle dahi yakından ilgilenirdi. Hatalarımızı azarlayarak ihtar etmez, hikâye ve misallerle bildirmeye çalışırdı:
(Bana her sene bir not defteri hediye ederdi. Bir seferinde defteri açtığımda, şu satırları buldum:
“Kâinat sevsin seni istersen sen Kâinat/ Daim Allah’ını sev gafil olma O’ndan hiç/ Herkesi kalbinle sev incinme incitme sakın/ Aczini bil daima kibr ü gıybet etme hiç”
Hediye ettiği “İlahiyat-ı Ken’an” adlı eserinin başına şu zarif öğüdü yazmıştı:
“Kainat’ın babası/ Bak Kainat’a ne demiş/ Bunları hal eyleyesin/ Okudukça Kainat”)
Rûhu şad olsun.
Prof.Dr.Mehmet DEMİRCİ