Müverrih/Târihçi/Nâima, İkinci Sultan Mustafa zamânında 1622 senesinde Sadrâzam olan Gürcü Mehmed Paşa dönemindeki bozuklukları îzah ederken:
“Umûra/Devlet işlerine vâkıf olan vükelâ/Bakanlar dahî bu zamanda münzevi/Bir kenara çekilmiş idi. Harf söylemek/Herhangi bir şey söylemek değil, dâirelerine bile/çalıştıkları yere bile uğramazlardı. Umûruncümlesi/ İşlerin tamamı muhtel/Bozulmuş ve müşevveş /Düzensiz idi.
Anın çün nizâma halel geldi/O sebepten dolayı düzen bozuldu.
Zîra kaanuna riâyet, halkın gâret ve hıyanetine elvermeyip, vükelâda vukuf ve şuur olmadığından gayri kendi mansıpları vikayesinden daha mühim işleri yoktu. /Kanunlara uymak ve halkın malına ihânet ve onu yağma etmemek şuuru olmadığı gibi, ayrıca Bakanlar’ın kendi makamlarını korumaktan başka mühim işleri yoktu.
Andan bile âcizdiler. Vaktimizi hoş geçirelim, âlemin fesadını/bozuk işleri biz mi ıslah edeceğiz? İşleri oluruna göre idâre edelim, derlerdi” diye yazıyor.
1622’den bu yana 400 yıl geçmiş…
Bilmem ki neyimizle övünüyoruz? Üstte büyük Târihçi Nâimâ’nın cümlelerini bir kere daha okuyun lütfen, değişen nedir?
Değişen yalnızca şahıslardır. Dört asırda sayısız nesil gelip geçmiş, değişen yalnızca “soyguncuların, yağmacı-talancıların isimleri”dir.
Çok üzücü ve bir o kadar da düşündürücü…