Şemail, kelime yapısı bakımından ‘şimal‘in çoğuludur. Arapça’da, bu kökten türeyen kelimelerin birbirinden farklı, hatta birbirine zıt değişik manaları vardır. Bu nüanslardan birisi de; huy, tabiat, karakter, hal ve hareket, tavır ve davranış anlamıdır. Şimal‘in bu manalarda kullanılan nüansının çoğulu şemail kalıbı ile kullanılmaktadır.
İslam alimler, kelimeyi bu geniş lügat manalarından alıp, bir şahsın hayat hikayesini, yani biyografisini anlatan bir terim haline getirmişlerdir. Kelime zamanla daha da özelleştirilerek, sadece “Hz Peygamber’in beşerî yönünü, yaşama üslubunu ve şahsi hayatını anlatan” bir terim hüviyetine büründürülmüştür.
Enes Bin Mâlik (R. A) rivâyet ediyor: Peygamber Efendimiz: “Yemek yeyip veya su içtikten sonra, bunlara hamd eden kulundan Allah râzı olur” buyurmuşlardır. Yâni bir şey yeyip içildikten sonra “Elhamdülillah” diyen kulunu Allah sever.
Peygamberimizin Şemâili – Ali Yardım
HZ. PEYGAMBER’İN GİYİM TARZI
Hz. Peygamber’in hayatına baktığımızda, giyim konusunda şu üç ölçüyü öne çıkardığı görülür:
- İsraftan sakınmak;
- Giyinmeyi, kibir, gurur, azamet ve gösteriş vesilesi yapmamak;
- İçinde bulunduğu sosyal sınıfın imkan ve şartlarına uygun biçimde giyinmek.
“Dünyada bana, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da, gözümün nuru kılındı.” (Nesaî, VII,61,62; İbn Sa’d, 1, 398; el-Hakim, el-Müstedrek).
Peygamber Efendimiz sokağa çıktıkları zaman, kokularının o kendine has güzelliği ile çevredeki insanlar tarafından hemen farkedilirdi. Bu durumu, Enes b. Malik (ra) şöyle ifade etmektedir:
“Rasûlullah Efendimiz Medine sokaklarının birinden geçtiğinde O’nun misk gibi kokusu hemen sezildiğinden, halk, o yoldan Hz. Peygamber’in geçtiğini söylerdi. Bizler, Peygamber Efendimiz’in gelişini, kokusunun güzelliğinden anlardık.” (İbn Sad, Tabakat, 398-399; Mecme’uz-Zevaid, VIII, 282; el-Metalib’ül-Âliye, IV,25; Behcet’ül-Mehafil, II, 254).
HZ. PEYGAMBER’İN BEDEN DİLİ VE ÜSLUBU
Yürüyüş Tarzları
Kaynakların verdiği bilgiye göre Hz. Peygamber; yürürken ayaklarını sürümezler, adımlarını atarken yerden sertçe kaldırırlardı. Hareket halinde iken sağa sola sallanmazlar, inişli yokuşlu engebeli bir arazide yürürcesine hafifçe önlerine eğilirlerdi. Dimdik durup göğüslerini kabartarak yürümedikleri gibi, koşar adımlarla yürürcesine hızlı da yürümezlerdi. Fakat, Allah’ın kendilerine bir lutfu olarak, uzun mesafeleri kısa zamanda katederlerdi.