-Bu sabah güzel şeyler oldu Sâmiha…
Kâinat odamda iken Balıkçı Andon pencerenin altına gelerek: Hoş geldiniz Beyim, güle güle oturun! dedi.
Kâinat’a dedim ki: Bak kızım, bu adam geçen seneki hâtırayı yâd ediyor. Geçen sene bir kere boynunu bağlamıştı. sordum: Nen var, hasta mısın? Eğer tedâviye ihtiyâcın varsa seni hekime göstereyim dedim.
Hayır beyim, iki gündür dişim ağrıyordu. Bugün çektirdim, dedi.
İşte şimdi, o alâkayı ve hâtırayı yâd ediyor. Demek ki yapılan hiçbir şey kaybolmuyor.
İkinci vak’a da şu: Bu defa da bir çöpçü selâm verdi. Biraz evvel bu çöpçü, simitçiden simit almak istedi. Elini cebine soktu. Çıkardığı parayı simitçiye gösterdi.
Fakat simitçi bu para ile ona simit vermedi. Anladım ki parası yetişmiyor. Seslendim: Ver o adama istediğini…dedim.
Simitçi de verdi.
Derken bir, bir daha, bir daha üç çöpçü meydana çıktı. Onlara da ver, dedim. İki amele vardı. Onlara da aldım. Sonra simitçiyi çağırarak hesabını sordum.
On sekiz kuruş…dedi. Verdiğim para, yirmi para fazla idi. O da sende kalsın, dedim.
Kâinat’a, bak kızım, dedim. Şimdi ben, bu kadar kalbi memnun ettiğimden dolayı bir gurur hissedebilir miyim?
Eğer işin hakîkatini biliyorsam, hayır.
Bana bu parayı veren kimdir? Allah. O halde, Allah’ın verdiği paradan, cüz’î bir miktar vermek, gurûru îcap ettirecek bir cömertlik midir? Asıl cömertlik, nefsinin arzularından fedâkârlık yapmaktır.
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler