28 HAZİRAN
(Zenginin zekâtı, malına fukarâyı iştirak ettirmek olduğu gibi, fukarânın zekâtı da zenginden ümidini ve gözünü kesmektir. İlmin zekâtı, onu ehline ve tâlibine vermektir. Evin zekâtı gelen misâfiri ağırlamak ve îtibâr etmektir. Sohbetin zekâtı, dedikodudan uzak olmaktır. Evlâdın zekâtı yetimlere ihsandır. Kuvvetlinin zekâtı, zayıflara yardımdır. Nefsin zekâtı, kötü ahlâkları terketmektir.. Aşkın zekâtı vermek, hep vermektir.)
–Hz. Ken’an Rifâî–
————————————————————————————————
24 HAZİRAN
—“Allah indinde/nazarında, katında insan kendi kıymetinin ne olduğunu bilmek için, Allah’ın kendi indindeki kıymetini bilmesi lâzımdır” hadîs-i şerîfinin mânâsı nedir?
–“ Allah aşkı ve insanlık muhabbeti uğrunda, sözünden, fiîlinden ve sıfatından zararlı olan neyi terk ettin, bunu bir kere yokla ve Allah’ın hoşlandığı hangi şeyleri yapıyorsun, hesap et, kıymetini bununla ölç!
Benim kendi canım ciğerim olan evlâdımdam, yâhut mânevî evlâtlarımdan hoşnut olmam için onların, yolumda gitmeleri lâzım gelir. Her yerde ve her zaman beni mahcup etmeyecek fiillerde bulunmaları îcap eder.
Nasıl ki Hazret-i Rifâî oğluna hitâben: “Benim isrimde/yolumda gitmezsen yarın rûz-ı mahşerde evlâdım olduğunu inkâr ederim” demişti. Onun için işte tekrar ediyorum, Allah indinde kendi kıymetini bilmek için hangi zararlı kavlini, hangi fiilini ve hangi sıfatını fedâ ettin bunu bilmen lâzımdır.”
–Hz.Ken’an Rifâî–
—————————————————————————————————-
21 HAZİRAN
(İnsanoğlu ruhu görmez, maddeyi görür. Madde ise, ister zevkten zevke veyahut elemden eleme düşsün bir emir kulu olmaktan öteye geçemez. Gerçi gözyaşı döken de, tebessüm eden de bedenin uzuvlarıdır. Fakat aslında gülmek de ağlamak da ruhtandır; onun isteği veya isteksizliğiyledir. Görünürde sağa sola yatıp kalkan, eğilen doğrulan ağaç ise de, onu tahrik edip ileri geri sallayanın rüzgâr olması gibi…
Görünmeyen ruh, ister hayvanî ister ilâhî mânâda olsun, coşmak, galeyan etmek ihtiyâcındadır. Müsbet menfî bütün tahassüslerinde de bedeni vâsıta olarak kullanır. Ancak hayvânî hislerin icbârı altına düştüğü zaman, bayağılaşır, süflileşir, kırar koparır, yıkıcı dökücü olur. Mânevî duyguların tesir ve tahriki altına girdiği zamanlarda ise, yükseltici ve öğretici kesilerek beşeriyeti arıtır, temizler, ona nizam ve muvâzene getirir.Şu hâlde, günü birlik, ucuz ve yıkıcı zevklere daha kolay ve daha çabuk meyleden insanoğluna, elde edilmesi, ferâgat gibi, adâlet gibi, sadâkat ve muhabbet gibi ağır bedel isteyen mânevî hazların kapısını her zaman açık tutmak gerekmektedir.)
–Sâmiha AYVERDİ–
—————————————————————————————————–
14 HAZİRAN
Sakın bir dîdeyi ağlatma handân olmak istersen
Dokunma hâtır-ı mûra Süleymân olmak istersen
–FENNΖ
(Bu dünyada gülmek istersen sakın bir gözü ağlatma. Hz. Süleyman gibi olmak istersen de bir karıncanın hatırına dokunma, onun gücenip üzülmesine sebep olma.)
—————————————————————————————————–
10 HAZİRAN
(Aşkın rahatı meşakkat, evveli mihnet, sonu da ölmektir. Buna kaabiliyetin yoksa, onu ehline bırak…)
–Sâmiha AYVERDİ–
———————————————————————————————-
3 HAZİRAN
Devranın gamına, gussasına bir devâ bulabilirsen, belki gül renkli şarâbın devriyle bulabilirsin!
Şarapsız, mûsıkîsiz durma! Felek kubbesinin altında ancak bu terâneyle gamdan kurtulabilirsin.
Seher yeli gibi hizmet edebilirsen; murad gülün, nikabını açar, yüzünü gösterir.
Meyhâne kapısının yoksulluğu, acâyip bir iksirdir. Eğer bu iksiri elde edebilirsen, toprağı bile altın hâline getirebilirsin!
Aşk konağına varmak için yola çık! Adım at! Bu sefere çıkarsan çok kâr edersin.
Sevgilinin yüzünde ne nikap var, ne de perde. Fakat görebilmek için, yolun tozunu yatıştır.
Gel, huzur zevkinin çâresi de nazar erbâbının feyziyledir, işleri düzene koymak da!
Sen, daha tabiat sarayından dışarı çıkmamışsın; Târikat civarına nerden girebileceksin?
-HÂFIZ ŞİRAZÎ-
——————————————————————————————————