Şu satırları dikkatle okuyoruz:
(Türkiye vatandaşı olup da vatansever olmayan elbette yoktur, ancak bazıları daha fazla vatansever ki, ülke çıkarlarını korumak üzere, ismi içinde ‘vatansever’, ’ulusalcı’, ’milliyetçi’ veya ‘kuvayı milliyeci’ ifadelerinin geçtiği dernekler kuruluyor.)
Evet.. düşünce ve inanç hayâtımızın ne kadar zavallı hâle geldiğine dâir bu zavallı satırlar, pek muhâfazakâr(!) Zaman gazetesinin Pazar günkü ekinden alınmıştır. Başlık ise, yazının muhtevâsı kadar ilgi çekici: (Durumdan Kuvayı Milliye Çıkardılar)!
Sözkonusu haberlerin muhtevâsı hakkında yorum yapacak değilim, şimdilik onlarla ilgilenmiyorum.
Haberde adı geçen dernekleri ve mensuplarını da tanımam ve aslâ onların müdafaasını yapmakla da ilgim yok. (Acele Not: uydurma dil heveslileri “muhtevâ” kelimesi yerine (içerik) diye bir söz kullanıyor; içerik, bizim memlekette yastık veyâ yorganların içini dolduran malzemenin adıydı.
Misk gibi muhtevâ kelimesini mânâ olarak tam tamına karşılıyor olsa bile, onun yerine (içeriği) uydurup kullanmakla, muhtevâ kelimesiyle aynı kökten türemiş bir dizi Türkçeleşmiş kelimeyi ve onların ifâde ettiği mefhûmu dilimizden fırlatıp atmanın mantığını anlamak -ihânetin dışında- mümkün değildir.)
Aslında, bu yazılar, Elif Şafak’ın yazısıyla yan yana yayınlandığı için çok daha çarpıcı görünüyor.
Önce en üstteki satırlarla ilgili düşüncemi arzedeyim, sonra belki şu ünlü bayan yazarın üzüntüsüne de göz atarız.
Efendim, (Türkiye vatandaşı olup da vatansever olmayan elbette yok)muş palavrası ve bunun peşindeki, (..ancak bâzıları daha fazla vatansever ki..) diye devâm eden geğirtiden başka bir mânâya gelmeyen lâf kalabalığı!
Demek her Türk vatandaşı, vatansever, öyle mi?
Bu mümkün mü? Apo da, onun hempaları da TC vatandaşı geçinmiyor mu? Bu ülkeyi beğenmeyip Avrupa’ya, Amerikalara sığınan, bu ülkenin kanunlarından kaçan kimselere ne demeli? Onlar da bu çarpık ve gayr-ı millî mantığa göre Vatansever, onlar da milliyetçi, öyle mi? Evet, merd-i Kıptî sirkatin söyler.
Fakat, dikkat etmeli.. sözkonusu satırları kaleme alan, (Türk vatandaşı) demiyor zâten; bâzı “yeni Türk büyüklerince”(!) kullanıldığı şekliyle (Türkiye vatandaşı) diyor. Sonra, içinde milliyetçi vesâir kelimelerin geçtiği dernekler kuruluyormuş, son iki yılda.
Şöyle diyor Emine Dolmacı, yazısında:
(Kuvayı milliyeci/ulusalcı derneklerle ilgili süreç, arka plânı incelendiğinde son iki yıla dayanıyor. (…Bundan yaklaşık bir yıl önce Danıştay olayıyla geçtiğimiz yıl içinde başlayan yoğunlaşma süreci, Hrant Dink’in öldürülmesinde milliyetçi dalganın yükselmesiyle devam etti.
Bu gruplar, cenazede atılan ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganına karşı “Hepimiz Türk’üz”, “Hepimiz milliyetçiyiz”,”Hepimiz vatanseveriz” şeklindeki sloganlarla sokakta da Kendilerini gösterdi.)
Türkiyeli(!) her vatandaşın vatansever olduğunu,
herhalde buradan çıkarmışlar ve son iki yılda nedense yoğunlaşan milliyetçilerin “Hepimiz vatanseveriz, hepimiz milliyetçiyiz” diye bağırmasından şıp diye anlamışlar ki; bu ülkedeki herkes hiç şüphesiz vatanseverdir(!).
Bu Amerikan uşakları ve onların uzantısı olan Arap yâhut Acem düşkünleri sanıyorlar ki, ne idüğü belirsiz birkaç kişinin “Hepimiz Ermeniyiz!” diye bağırmasıyla Türk milletinin tamâmı da buna eyvallah diyor.
Bu sloganların atılmasında, pankartların, afişlerin açılmasında hiçbir beis; hiçbir tehlike görmüyorlar.
Fakat başka ve küçük gruplar “Hepimiz Türküz!” demeye kalktı mı, molla bozuntusu bir avuç yeni yetme, karşımıza sosyal bilimci tafrasıyla dikiliveriyor.
Şunu hemen belirtmeliyim ki; Türk Târihini azıcık bilen ve geçmişimize kompleksle bakmayan hiçbir Türk vatandaşı, başına silâh dayasanız gene de “Ben Ermeniyim” demez; dedirtemezsiniz.
Hangi ırktan hangi inançtan olursa olsun, bir insanın ölümü üzücüdür.
Katledilmesi, iğrenç bir cinâyettir. Ama, kendi millî kimliğini bir an için bile olsa terk ederek, “ben Ermeniyim” demesi de en az cinâyet kadar iğrenç bir zillettir.
Şimdi, gelelim en başa aldığımız o mostralık paragrafın son cümlesine…
Sizce, bâzı derneklerin ismindeki milliyetçi, yâhut vatansever kelimeleri bu gazeteyi neden rahatsız ediyor dersiniz?
Haberi hazırlayandan ziyâde gazetenin rahatsız olduğuna şuradan hükmediyorsunuz ki; Emine Dolmacı’nın yazısında böyle bir cümle yok.
Böyleleri, kendi düşünceleri, kendi akıl ve irâdeleriyle hüküm veremez. Seveceği veya rahatsız olacağı şeyleri birilerinin onlara dikte etmesine muhtaçtırlar. Yâni, güdümlüdürler.
Güçlerini, -şimdilik- kalabalık geziyor olmaktan alırlar.
Mâdem patronları, ağababaları bir yandan milliyetçi(!) kılığına bürünür, bir yandan da milliyetçilere “kafatasçı, ırkçı” diye saldırır; o hâlde bunlar da odun yarıcının hınk deyicisi olarak rollerini oynarlar.
Şu anda ittifak hâlinde olanların müşterek MENFAATİ onlara bu rolleri vermiştir.
Yarın ne olacağı ise şu anda belli değildir; bir bukalemun veyâ bir maymun bile taklitte ve renk değiştirmekte onlarla boy ölçüşemez.
İzin verirseniz, bu haberle yan yana yayınlanan ve mâlûm gazeteye pek yakışan Elif Şafak’ın yazısına da bir göz atalım:
(Hrant öldürüldüğünden beri ne yazmak geliyor içimden ne konuşmak, ne düşünmek istiyorum ne hayal kurmak. İtimadımı yitirmişim herkese, kendime. Yazıdan korkar oldum, yazarlıktan korkar. Ben yazıyı seçmedim, yazı beni seçti.(…..)Ayaklarımın altından sanki çekiverdiler dünyayı, boşlukta yönsüz adım atıyorum. Artan hamaset, şiddet ve cehâlet, doğuştan üstün olduğuna inananlar, ırkçılık, dışlayıcılık..)
Vesâire vesâire..
Yazıdaki ifâde bozukluklarının bir felâket olduğunu söylemeye gerek yok. Düşünce bozukluğu ise, zâten bu bayanın birinci özelliği. Ya anlı şanlı gazeteye ne demeli?
Kırk bin kere mâşallah.. kırkbir yetmez.
Eh, böyle başa böyle tarak. Yâhut, bir atalar sözü:
(Böyle olur böyle günün Nevruz’u…)
Vatanseverliğin böylesine de bu Zaman’da rastlıyoruz.
Bir vakitler bâzı yalakacılar için “besleme basın” tâbiri kullanılırdı ve bu sözün rahatsız ettiği bir besleme güruh vardı. Şimdi ise, beslemelerin beslemesi denilecek kıratta tipler türedi ve bunların yüzüne tükürseniz bile nâfile.. sanki yağmur yağıyor. Yârabbi şükür diyecekler.
Beslesinler bakalım, gayr-ı millî olan her düşünceyi, her şahsı.
Başka bir vatan, başka bir Türkiye mi var da; içinde bulunduğumuz gemiyi vargücünüzle deldirmeye çalışıyorsunuz? Hepimiz aynı gemide değil miyiz?
Beslemeler, nereden beslenirse beslensin, onlara bu gemiyi deldirmemenin adına ne diyorsanız;
Biz işte o isimle anılmaya râzıyız, beslemeler!
Dün böyleydi, bugün böyle.. yarın da böyle olacak.