Nevruz

0
478

Geceyle gündüzün eşit olduğu milâdî takvime göre 22 Mart,

Rûmî takvimin 9. gününe rastlamaktadır. Bir bakıma Nevruz, Türklerin yeni yıl başlangıcıdır ve asırlardan beri çeşitli şekillerde kutlanmaktadır.

Bilindiği gibi Nevruz, Yeni Gün mânâsına, Farsça bir kelimedir. Nevruz’la ilgili olarak Türk Dünyâsındaki inanç odur ki; bu gün, bir kurtuluş günüdür; Ergenekon’dan çıkışın takvimidir.

Ülkemizde,

bilhassa son yıllarda sanki belirli bir ırk mensuplarının bayramıymış gibi anarşiye, rejim düşmanlığına varan ihânetlere vesîle kılınmaya çalışılan Nevruz, bir sevinç; bir bayram ve bir eğlenme vesîlesiyken, törelerini bir kenara atıp meselâ Batılılaşmak hevesiyle öz benliğine yabancı kalanlara, üstte arzettiğimiz hâl, bir cezâ olsa gerektir.

Yâni, Nevruz’u bir yılbaşı, bir bayram olarak kutlamayı bırakır, geleneklerimizi böyle ciddiye almazsanız; Nevruz’u oldum olası kutlayan güneydoğudaki vatandaşlarımızla aranızda öyle bir uçurum meydana gelir ki, o boşluğu, kötü niyetli devlet düşmanları dolduruverir.

Ve ülkemizin batı hayrânı sözde aydınları, belki de bu sâyede Nevruz’u keşfetmiş(!)tir.

Hâlbuki, kazın ayağı böyle değildir ve Nevruz, Türk dünyâsının asırlardan beri kutladığı bir bayramdır.

Bugün, medyanın olağanüstü gücü çeşitli ülkelerde Nevruz’un nasıl mutantan, nasıl anlı-şanlı eğlencelerle kutlandığını gözler önüne seriyor şükür ki..

Anadolu’da (Sultân-ı Nevruz), (Nevruz Sultan), (Mart Dokuzu) ve (Mart Bozumu) gibi isimlerle bilinen Nevruz, ülkemizin batı kesimlerinde biraz ihmâle uğramış, unutulmuş intibâ’ı uyandırsa da, genelde yaşamaya devâm etmektedir; halk, kendi Hâlinde kendi törelerini yaşatmaktadır.

Yeter ki dışarıdan müdâhale olmasın!

Ağaç işleriyle uğraşmaları sebebiyle tahtacı diye isimlendirilen Tahtacı Türkmenleri’nde; yaylaya çıkışın ve ölülerin yedirilip içirildiğine inanılan günün târihidir.

22 Mart, Nevruz’dan bir gün önceyi karşılamaktadır. O Gün Nevruz hazırlıkları başlar. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır. Bilhassa Ispanaklı Börek ve soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, Yufka, Sarı Burma, şeker, leblebi ve lokum; Nevruz’un değişmez yiyecekleri arasındadır.

23 Mart sabahı erken kalkılır. Yeni ve temiz elbiseler giyilir. Önceden hazırlanan yemeklerle kabristana gidilir ve oradaki ocaklarda kahveler pişirilir. Herkesin, kabirleri ziyâret etmesi ve çay-kahve içmesi şarttır.

Daha sonra, topluca yemek yenir.

Saz ve söz meclisi faaliyetini bütün hızı ve ihtişâmıyle sürdürür. Ağaçlarda salıncaklar, gökyüzünde ”bayrak” adı verilen uçurtmalar vardır.

Öğleden sonra hanımlar, (hak üleştirmeye) başlarlar; mevcut yiyecekler gelip geçenlere ikrâm edilir. Onlar da ”ölelerin rûhuna değsin!” duâsında bulunurlar.

Bu fasıl da bitince, bütün kabirtaşları teker teker öpülür, duâlar edilir ve oradan ayrılırlar.

Eğlenceler, akşamları da devâm eder. Sohbetler,sabah saatlerini bulur. Bu bayramda, herkes güleryüzlüdür. Suçlar bağışlanır, küsler barışır. Bu kutlamalara katılmayan olursa, köy halkınca dışlanır.

Yörükler arasında, Nevruz’la birlikte kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabûl edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart’ta, şehirlerde ise Nevruz günü Pazar’a rastlamazsa, bu târihi tâkîb eden Pazar günü kutlanır.

Köy halkı, 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar.

Daha önceden ”davar evleri”ne yerleşmiş olanlar, köyden gelen akraba ve komşularına evsâhipliği ederler.

Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştığında,bir el silâh atılır ve: ”Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayırlı ve bereketli olsun!” diye selâmlaşırlar. Gelen misâfirler çadırlara yerleştirilir, onlara çeşitli ikramlar sunulur.

Sürü sâhipleri tarafından, kesilen kurbanlık etler birlikte neş’e içinde yenir.

Anadolu’muzun bâzı bölgelerinde Nevruz’un çok daha başka anlamları vardır. Daha ziyâde, dünkü Hacı Bektaş-ı Velî ocağına bağlı kimselerin devâmı olan çevrelerde Nevruz’un; Hazret-i Ali’nin doğum günü olduğuna inanılması gibi.. yâhut, Hazret-i Ali ile Hazret-i Fatma’nın evlendikleri gün olarak kabûlü gibi!

Ayrıca Nevruz’u, kışın sona erip, yazın başlangıcı sayan da çoktur.

Bu bölgelerde, Nevruz sabahı Mürşîd’in okuduğu duâdan sonra, süt içilir. Nevruziye adı verilen şiirler, nefesler ve Hazret-i Ali Mevlidleri okunur.

Doğu Anadolu’ya bakıldığında ise,

Nevruz, âdetâ mukaddes günlerden; kandil ve bayramlardan farksız bir hâl alır. Çok teferrüatlı ve güzel âdetlerle içiçe yaşanır. Doğu Anadolu bir türlü kutlar Nevruz’u, Orta Anadolu bir başka.. Trakya bir başka kutlar. Fakat Türk Milleti’nin tamâmı için Nevruz, değişmez, vazgeçilmez bir bayramdır.

Dünyâ durdukça da böyle olacak, böyle kutlanacaktır. Keşke, bu Nevruz kutlamaları birlik-berâberlik ve sevgi dolu bayramlar olsa ve Nevruz’la gelen ”Yeni Gün”ler, bizlere ve insanlık âlemine hayırlar getirse!

Rıza Tekin Uğurel