5. Sözünü ettiğim deniz savaşına katılan ve sağ kurtulmayı başaran Provensli yeniçerinin anlattığına göre; kendisi, bir Fransız’ın kumanda ettiği ilk muharebeye girişmiş. Bu gemi kırk top taşıyormuş.
İki donanma, birbirinin karşısına savaş düzeninde yer alır almaz, Fransız gemisi harekete geçmiş.
Türkler, Çanakkale’ye yakın bir yerde fakat boğazın dışında duruyorlarmış. Fransız amirali, bütün yelkenlerini açıp üzerlerine doğru gelmiş. Hıristiyan donanmasının diğer gemileri kendisini tâkip edememişler. Türkler, onu, uzaktan görünce firar ettiğini ve kendilerine katılacağını zannetmişler.
Lâkin Fransız, Türk donanmasına çok yaklaşınca, her iki bordosunun toplarını boşaltmış. Bacak, kol, kelle havaya uçmuş.
…Kaptan Kenan Paşa’nın içinde bulunduğu Baştarda’yı Malta Şövalyeleri mutlaka yakalamak ve Malta’ya götürmek istemişlerse de, bu gemi sis sâyesinde kurtulmuş. Kaptan gemisindeki kürekçi esirler, zincirlerinden boşanıp Baştarda’yı zaptetmek istemişler.
Fakat harpten evvel İstanbul’a gelerek Müslüman olan İtalyan, meselenin farkına vararak hançerini çekmiş ve esirlerin en cesurunu öldürmüş. Elebaşılarının uğradığı felâketi görünce, isyancılar başkaldıramamışlar. Baştarda da böylece kurtulmuş.
…Yukarıda bahsettiğim Provans’lı yeniçerinin bana anlattığına göre,
bindiği gemi, Hıristiyanların eline geçiş. Müslüman dinini kabul ettiğinden dolayı cezalandırılmaktan korktuğu için, kendisini denize atmış. Karaya çıkıncaya kadar anasından emdiği süt burnundan gelmiş.
…Vaktiyle bir şeyh demiş ki: “Bir gün gelecek, Üsküdar’a geçmek için kayıkla bir kişilik yere bin kese verilecektir.” Şimdi herkes: “İşte, şeyhin dediği çıktı” diyordu.
Bu zaferlerinin sonunda, Venedikliler Bozcaada ile Limni’yi zaptettiler. Eğer bu adaları ellerinde tutmayı başarsalardı, Bozcada’da barındıracakları birkaç gemi ile İstanbul ile Yunanistan ve Mısır’ın deniz münâsebetlerini kesebilirlerdi. Fakat, Türkler, adalarını Venediklilerden çabucak geri aldılar.
Büyük mağlûbiyetten sonra, herkes, Kaptan Paşa’nın îdam edileceğini düşünüyordu. Fakat sarayda candan dostları varmış, ölümden kurtuldu. Ama azl edildi. Yerine Seydi Ali Paşa kaptan oldu. Azledilen Kenan Paşa da Eğriboz paşası oldu.
Kendisine “Rus Kenan Paşa” derler.
Rivâyete göre köyünü yağma etmişler. Onu samanlar içinde bir gece altı aylık çırılçıplak bir çocuk olarak bulmuşlar; diğer esirlerle birlikte İstanbul’a yollamışlar. Satıldıktan sonra, Türk usulünce büyütülmüş, şansı yâver gidip, pek yüksek makamlara kadar yükselmiş.
Bir Pazar günü, güneş battıktan ve ortalık iyice karardıktan sonra, Türk donanmasının arta kalan kısmından beş kadırga ve bir mavna sessizce limana girdi.
Bu muharebeden sonra Türkler, Frenklere karşı çok düşman oldular. Galata’da Frenk tüccarlar sokakta dolaşırken, bâzı kimseler haykırmışlar: “Bayramda bu şapkaların ne olacağını göreceğiz!” Bu alâmetler iyi sayılmıyordu. Bir gece de, Galata’ya kayıklarla yeniçeriler çıkarıldı. Bunun üzerine epey ürktük.
Limanda bulunan İngiliz gemileri, İngiliz sefirinin tebliği üzerine sâhilden açılıp, denizde tetikte bekliyorlardı. Sonunda bayram geldi, geçti. Hâdise çıkmadı, biz de rahatladık.