Biz Türkler, hiçbir “şey”izdir. Adımızın çok fazla anılması kimseyi yanıltmasın.
Meselâ devletimizin adı “Türkiye…” diye başlar, fakat böyle bir ismin verilmesi, “hiçbir şey” olduğu târihen sâbit bulunan biz Türkleri moral olarak yükseltmek ve herhangi bir aşağılık kompleksine kapılmamızı engellemek içindir.
Yâni “gayr-ı Türk” unsurların, kendini Türk sayan bizlere bir ikrâmı olarak uydurulmuştur; sırf bizi sevdikleri ve üzülmemizi istemedikleri için! Zîra eğer üzülürsek, peşinden de hamâsî duygularımız kabarır, özümüze dönmeye yelteniriz; sahtekârlara karşı baş kaldırırız.
Bu ise, hiç de iyi olmaz. Bizim üzerimizden kurban kesenlerin hesâbı bozuluverir. Geçim kaynakları tükenir. Bu sebeple, “çevir kaz yanmasın!”
Aslında biz yokuzdur ve târih boyunca hiç vâr olmayan bir kavmin adıdır, “Türk!”.
Elbette gayr-ı Türkler’in âlicenaplığını -Türk lâfı çok kullanıldığı için- zamanla fazla ciddiye alanlar peydahlanmıştır ve yaşamayan bir millet, medeniyetler kurmuş; savaşlar kazanmış, büyük Allah Dostları ve kahramanlar yetiştirmiş gibi hayâlî fikirler, hakîkat diye benimsenmiştir.
Hâlbuki -bâzı yeni Türk büyüklerinin belirttiği gibi- Millî Marşı’mızı bir Arnavut’a (*) yazdırmışızdır.
Kezâ İstiklâl Harbi’ni, Çanakkale Zaferi’ni “bambaşka birileri” kazanmış, sonra bu zaferlerin üzerine biz Türk logosu basmışızdır.
Kendi kendimizi yönetecek kadar devlet tecrübesine, zekâya ve politik kariyere hiçbir dönemde sâhip olamadığımız için de değişik ırklardan kimseleri “dibi kızıl balmumuyla” dâvet ederek: “Ne olur, mağdur durumdayız, bizi bir yönetiverin” demeyi töre bilmişizdir.
Onlar da bu yorucu ve bıktırıcı hizmeti -sırf bizi sevdikleri için- nesilden nesle yürütmektedirler.
Hem de hiçbir menfaat beklemeksizin.
Dediğim gibi, dünyâda hiçbir zaman Türk diye bir kavim yaşamamıştır. Hele bu topraklarda Türkler aslâ bulunmamışlardır. Fakat biz Türkler’den başka nice ırklar, vardır. Yaşamaktadırlar ve “Yeni Türk Büyükleri”(!) nazarında elbette revaçtadırlar.
Bizi yönetenler, böyle münâsip görmüştür; Türk’ün adı olacak fakat kendisi bulunmayacak… Yâhut, Türküm diyenlere söz hakkı tanınsa bile, hayat hakkı tanınmayacaktır.
(*) Mehmed Âkif Ersoy, sağlığında, kendisi için “O bir Arnavuttur” diyene şiiriyle cevap vermiş ve sözü şöyle noktalamıştı:
“Oğlum, sen ilkin hayâ öğren!”
Rıza Tekin Uğurel