“Sakın fenâ zannettiğin kimselerden nefret etme.
Sana düşen onlara benzememeye çalışmaktır…”(130-131.s.)
“Yaşamak zevkini, yiyip içmeye tahsîs etmek, rûhun züğürtlüğünü, hattâ iflâsını îlân eder.
Kişinin kıymeti, talebinin mânâsile ölçülür. Bir kimsenin talebi süflî ise, kendi de öyledir. Ulvî ise kendi de ulvîdir.”(144.s.)
“Allah’a sevgili olmak isteyen güzel ahlâk sâhibi olsun. Çünkü bütün amellerin en iyisi, güzel ahlâktır; insanların hayırlısı güzel ahlâkı olanlardır.”(188.s.)
“İnsan ile Yaradan’ın arasındaki perde, zemin ve âsumân değil, kendi varlığıdır.
Binâenalyh bu birliği hâsıl etmek, yâni Allah’a yaklaşmak için insanın varlığından, yâni hayvânî hisleri kayıtlarının esâretinden kurtulup hür olması lâzımdır ki, bu da ancak kötü ahlâktan kurtulup yerine iyisini getirmekle olur.
Kötü ahlâk nedir bilir misin? Yaradan’dan seni az çok alıkoyan her şey!”(210.s.)
“İnsan, ancak hayvanların yapamayacağı şeyle iftihâr etmekte haklıdır. O da, bilgi ve aşktır. Bu varlığın evveli de aşk, sonu da aşktır. İnsan, nihâyette Yaradan’a kavuşacağını zannederken, gözü aşk nûru ile görmeye başlayınca, Allah’ın kendinde olduğunu görür ve bu görgü onda, kenârı ve nihâyeti olmayan bir zevk hâsıl eder.
Esâsen zevk denen şeyin aslı aşktır; yâni hakîkî zevk aşktır.
İnsanı baştan çıkaran ve şaşırtan, maddeyi asıl zannedişi, mânâya verilecek kıymeti maddeye bahşetmesidir. Halbuki, sûretin ve mahsusâtın med ve cezrinde çalkalanan insan, işte bunu yapamıyor, bunu bilemiyor.”(260–261.s.)
(Sâmiha AYVERDİ’nin Fikir ve Gönül Dünyâsından Seçmeler)-İsmet BİNARK/Altay Kültür, San’at ve Eğitim Vakfı Yayınları:4 – ANKARA, Mart 2009