1651’de devletin geliri 24 milyon lira, gideri ise 25.5 milyon lira idi. Devlet bütçesinde 1.5 milyon lira açık vardı.
Açığı kapamak, bütçeyi düzeltmek için bir sadrâzam arandığı bir zamandı. Bu sırada Tarhuncu Ahmed Paşa’nın ileri sürdüğü bâzı şartlar kabul edildiğinden, kendisi sadrâzam tâyin edildi.
Dördüncü Mehmed, huzurunda ayakta duran Ahmed Paşa’ya mührünü uzatırken:
“-Baka Ahmed Paşa! Her vezir azl edilmez. Kusurun bulursam boynun urdururum.”
Dediğinde, paşa:
“-Hünkârım, bu makama lâyık değilken Cenâb-ı Hak lâyık gördü. El hatırı gözetmeden, rüşvet ve şefaatle mansıp vermeden iş görmek muradımdır.
Masrafa göre vergi alarak, zimmetinde mîrî mal bulunanlardan bu malı alarak, ihtikârı önleyerek hazinenin açığını kapamak emelimdir. Bu hususta sizin de yardımınıza muhtâcım.’’
Diyerek çalışmaya başladıysa da, bu uğurda başını vermek durumunda kaldı.
Milletin Hazînesini Millete Sarf Etmek Gerek
Birinci Sultan Mahmut, boş zamanlarında kuyumculuk yapar, yaptıklarını sattırırdı. Eline geçen paralarla kendisinin ufak tefek ihtiyaçlarını görür ve bundan büyük zevk duyardı.
Bir gün vezirlerinden biri, kendisine:
“-Şevketlim, milletin hazînesi sizin demektir. Niçin böyle uğraşıp kendinize zahmet edersiniz?”
Deyince:
“-Milletin hazinesini millete sarf etmek gerek. Sonra, insanın çalışıp alın teri dökerek kazandığı paranın zevki başkadır”, cevâbını almıştır.