Üçüncü Selim’in şehîd edilmesi sırasındaki karışıklıklarda saray mensupları da şuraya buraya kaçıp saklanmışlardı. İkinci Sultan Mahmud tahta çıkıp ortalık sükûnet bulunca saray mensuplarını arattı. Bu sırada meşhur Musâhip Sait Efendi de arananlar arasındaydı. Onu da bulup Pâdişahın huzuruna getirince, Sultan Mahmud’un:
“-Sait Efendi, bu bâdireden nasıl kurtuldun? Nereye saklanmıştın?”
Diye sormasına şu cevâbı verdi:
“-Hünkârım saklanmadım. Kulunuzu bundan böyle zât-ı şâhânenize sâdık bendeler yetiştirmek için damızlık bırakmak niyetindeydiler; onun için de besiye çekmişlerdi.”
1789 târihinde Paris Elçimiz Esseyit Ali Efendi idi. Üçüncü Sultan Selim’e gönderdiği raporlarda Marsilya’daki askerî hazırlıkların hedefinin Osmanlı Devleti’ne karşı olmadığına dâir teminat veriyordu.
Ama Ali Efendi’den bu raporlar gelirken, Napolyon Mısır’ı işgal etmişti. Bu işgalden bir hafta sonra bile, Ali Efendi aynı hazırlıkların hâlâ Osmanlı’ya karşı olmadığını bildiriyordu.
Elçisinin inanılmaz gafletine fenâ halde sinirlenen Üçüncü Selim, söz konusu raporlardan birinin kenarına: “Ne eşek herifmişsin!” Diye yazmıştı.
Sultan İbrâhim’in etrafındaki bâzı adamlar ikiyüzlü ve yalancılıkta tiksinilecek boyuttaydı. Bir gün Sultan İbrâhim, Sadrâzam Sultanzâde Mehmed Paşa’ya:
“-Mehmed, senden önceki sadrâzamlar bâzen bana îtiraz ederler, bu iş uygun değildir, derlerdi. Senden hiçbir îtiraz işitmedim. Sebebi nedür?”
Deyince, sadrâzam tam bir yalancılıkla:
“-Aman hünkârım, siz yeryüzünde Allah’ın gölgesisiniz. Aklınıza gelenler ilhâmı rabbânîdır. Söz ve davranışlarınız hatâ değildir ve sizden de değildir ki îtiraz edeyim. Görünüşte mâkul veya uygun olmayan bâzı söz ve davranışlar meydana gelse bile onların altında bâzı gizli hikmetler vardır ki onları biz kulların anlayamayız.”
Cevâbını vermişti.