4.
Emin Hoca’nın 50 sene kadar önce sözünü ettiği bu üç müessese arasında olması gereken birlik ve berâberlik hâlâ tam olarak kurulamamıştır. Kitabın birkaç sayfa ilerisinde şöyle demektedir:
“…Biz târih huzûruna İslâm ideali ile çıkmış bir milletiz. O bizi millet yapan ve devlet hâline getiren ana kuvvettir. Ondan uzaklaşmak, kendi varlığımızdan uzaklaşmak ve zaafa düşmektir. En başta üniversitelerimiz olmak üzere bütün müesseselerimiz milletin ruh ve inancına bağlı, ondan kuvvet alan ve ona hizmet ile kendini millete benimseten müesseseler olmak zorundadırlar. Milletin îtimâdını kaybeden her şey yıkılmaya mahkûmdur. Millete yönelmeyen ve ona hizmeti gâye edinmeyen hiçbir müessese de millî değildir.
Ordu, medrese ve tekke başlangıçta millî birliğimizi ve devletimizi kurdu. Silâh, ilim ve din; bu üç kuvvet el ele verdiği takdirde milletimizin istikbâlini teminat altına alacaktır. Millî birliğimizi yeniden kuvvetlendirerek varlığımızı kurtaracaktır.”(5)
“Hayâtın maddî ölçüler içinde ele alındığı ve her şeyin para demek olduğu bugünkü zamanda bir hakîkatin çok iyi bilinmesi gerekiyor. O da bizim millî varlığımızın servet sâhiplerinin eseri olmadığıdır.
Millî varlığımızın gerçek mîmarları Mevlânâ’lar, Yûnus’lar, Süleyman Çelebi’lerle Âkif’lerdir. Bizim hayâtımız bunlarla bir değer ve bir enginlik kazanıyor. Kur’ân’ın rûhuna, dînin hakîkatine, hayâtın sırrına erenler bunlardır. Nesiller boyunca milletimiz İlâhî aşkı oluk oluk akıtan bu âb-ı hayat çeşmelerinden içti. Nice yüzyıllar nesillerin rûhuna hayat verecek kaynaklar yine bunlar olacaktır.(…) Bize insan olmanın değerini bunlar öğrettiler. Dindar olmanın saâdetini bunlar tattırdılar. Bunlardan biri “Alah adı dillerde/ Sevgisi gönüllerde” derken diğeri “Ümmetin olduğumuz devlet yeter/ Hizmetin kıldığımız izzet yeter” diyordu.””(6) Bu şahsiyetleri yetiştiren elbette dindi, İslâmiyet’ti.
Emin Hoca daha ilerdeki sayfalarda şöyle yazıyor:
“Din ise millî bünyeyi kuran temel unsurların başında gelir. Yâni dînin kuvvetlenmesi, millî birliğin kuvvetlenmesini ve genel ahlâk seviyesinin yükselmesini temin eder. Millî birliği kuvvetli ve ahlâk seviyesi yüksek olan cemiyetler , ve rahat kalkınma imkânını bulurlar.”(7) (…) “Bizim millî birliğimizin ve millî varlığımızın temel taşı İslâmiyet’tir.”(8)
“Bizzat Allah’ın Kitabı, keyfiyeti/niteliği kemmiyete/nicelik üstün tutmuş ve gâlip saymış iken, o dînin mensuplarını kemmiyete bağlanmış görmek ümit kırıcı oluyor. İslâm’ın bir kültür mücâdelesi, bir ahlâk terbiyesi, bir istikamet yolu, bir hayır ve hizmet yarışı olduğu anlaşıldığı ve bu yolda harekete geçildiği görüldüğü zaman ümit güneşi ufukta doğmuş olacaktır.” (9) “Biz nebîlerin, velîlerin ve şehitlerin ölümsüz olduklarına inanan bir kökten geliyoruz.
Mânevî dünyâmıza ışık tutan o kadar ölümsüz ulularımız var ki, onların bir teki bile bir milleti yeniden diriltmeye yeter. Yeter ki genç nesilleri o ölümsüz canlarla, o ulu sultanlarla tanıştıralım. Kendmiz ve gelecek nesillerimiz için gerekli olan ilkeleri ve örnekleri, kendi târihimizin ve kültürümüzün içinden bulup çıkaralım. Biz bu bakımdan çok zengin mânevî kaynaklara sâhip bir milletiz. Her millet kendi târihinden ve kültüründen ibârettir.”(10)
(*) Prof.Dr. Mustafa TAHRALI-“Rahmetli Dr.Emin Işık Hoca’dan Hâtıra Sohbetler”-KUBBEALTI AKADEMİ MECMUASI, Ocak-Nisan 2020, Sayı 193-194, Sayfa:64-95.
(5)Emin Işık, Devleti Kuran İrâde, s.14.
(6)a.g.e. s.15-16.
(7)a.g.e. s.30.
(8)a.g.e. s32
(9)a.g.e. s.48
(10) Emin Ilık, Aşkı Meşk Etmek, Sufi Kitap Yay., İst.2010, s.33.