Can Yoldaşım;
Sende aksini seyredeni kendinden mahrum bırakmayacak kadar cömertsindir, bilirim.
Aşkı öğretecek kadar da geniştir ummânın. Susuşum küskünlüğümden değil, verdiğin Elif Bâ ile cümlelerimi unutuşumdandır. Bu alfabeyi çözeyim derken kendi cümlelerimi feda ettim. Bilirim ki senin hükümdarlığını, senin kudretini, senin devletini methetmeye benim ne kelimem, ne cümlem yeter.
Bu Firavun sarayında ayağıma batan her dikende susmayı bilmem gerektiğini de öğrettiler. Konuşsam onların saltanatlarını sarsacak denli güçlüydü bana öğrettiklerin, belki de buna müsaade etmek istemediler.
Yoldaşım;
Başladığım ve başladığımı sandığım Aşkın Elif Ba’sının ilk hecesine tekrar geri döndüm. Ben bitirdiğimi sanıyorum, o ise tekrar açılıyor. Ne benim acemiliğim bitiyor, ne senin aşk hazînenin ikramları.
Bilirim ki senin hânende lâyık olduğum hizmetçilik, dünyânın bütün zevklerinden âlâdır. Bu emâneti de saklamak gerekir. Bu sebeplerden de sana söylemek istediklerim sırlanıyor. Sırlandıkça ben bile açmaya cesâret edemiyorum, değil mi ki yakıcı ve tehlikelidir.
Hasreti alıp yanıma, ama yanlış ama doğru, okuyorum Aşkın Elif Bâ’sını, bıkmadan usanmadan…
Mûsa