Müftî Derviş’in oğlu Sun’ullah Gaybî, eserlerinde kendisinden
‘’Kalburcuzâde Sun’ullah Gaybî el-Kütahyevî’’ veya ‘’Sun’ullah b.Ahmed b.Beşir’’(28) şeklinde söz etmekte, bâzı eserlerinde büyük dedesi, dedesi ve babasına ilişkin bilgiler vermektedir. Ahmed efendi’nin künyesi de kaynaklarda ‘’Ahmed b.Beşir b.Muhammed’’ şeklinde geçmektedir.(29)
Çavdaroğulları lâkabıyla tanınan bu âile,Germiyanoğulları döneminde Kütahya’nın Kalburcu Köyü’ne yerleşmiştir. Pîr Ahmed’in ‘’Kalburcu Şeyhi’’ olarak da tanınmasının sebebi budur.Lemezât-ı Hülviyye’de(30) verilen bilgiye göre; Çavdaroğulları âilesi aslen yörüktür.
Müftî Derviş’in adını aldığı dedesi Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi (ö.978/1570), İstanbul’da Sümbül Efendi’den hilâfet aldıktan sonra(31) irşad göreviyle Kütahya’ya yerleşmiştir.(32) İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Pîr Ahmed’in Gaybî’nin büyük dedesi olduğunu söylemesine rağmen Pîr Ahmed ile oğlu Şeyh Beşir Efendi’yi karıştırmıştır.(33)
Uzunçarşılı’nın dediği gibi Pîr Ahmed Çavdar Şeyh olarak tanınmakla birlikte,
bu lâkap, oğlu Şeyh Beşir Efendi için kullanılmış, dolayısıyla Beşir Efendi’nin oğlu Kütahya Müftüsü Ahmed Efendi’nin de şiirlerinde kullandığı mahlası olmuştur.
Nitekim Müstakimzâde, Mecelletü’n-Nisâb’ında, ‘’eş-Şeyh b.Ahmed b. Beşir b. Muhammed el-Kütahyevî’’ şeklinde tanıttığı Çavdar Şeyhi’nin Kalburcu Köyü’nde oturduğunu, uzun bir dönem Nakşî şeyhi Abdüllâtif Efendi’nin hizmetinde bulunmakla birlikte meşhur Halvetî Sümbülî Şeyhi Merkez Muslihiddîn Mûsâ Efendi’den(34) hilâfet aldığını belirtir.(35)
Müstakimzâde’nin burada verdiği bâzı bilgiler doğru olmakla birlikte Pîr Ahmed’in Şeyh Abdüllâtîf ve Merkez Efendi’ye bağlılığıyla ilgili bilgilerle Uzunçarşılı ve Evliyâlar Ansiklopedisi’nin bâzı kaynaklardan hareketle onu Halvetî Şabânî yoluna bağlı göstermesi tartışmalı bir iddiâdır.(36)
Bu bilgiler Gaybî’nin Bey’atnâme’sindeki şu cümlelerle çatışmaktadır:
“Cedd-i âlâmız Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi Hazretleri Karaman’da Cem Seyyah’a ve İstanbul’da Koca Mustafa Paşa şeyhi Sümbül Sinan’a nice müddet kemâl mertebe hizmetler eyleyüp tarîkleri müktezâsınca hilâfete icâzet buyurduklarından sonra hâle muvâfık ve isti’dâdıma lâyık insân-ı kâmil sohbetine vâsıl olmadum diyü tehassürleri menâkıblarında mezkûrdur ve beyne’l-ahbâb meşhurdur.’’(37)
Gaybî’nin bu ifâdelerine göre; Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi, hem Karamanlı Cem Seyyah’dan ve hem de Şeyh Sümbül Sinan’dan hilâfet almıştır. Onun, Merkez Muslihüddîn Efendi ve Halvetîliğin Şâbâniyye kolu kurucusu Şeyh Şâbân-ı Velî’nin halîfelerinden olduğunu doğrulayacak bir belge bulunmamaktadır.(38)
Kalburcu Şeyhi Ahmed Efendi’nin Pîr olarak tanınması, kanaatimizce, O’nun yaşlılığında hilâfete getirilmesiyle ilgilidir. Çavdarlı Ahmed Efendi, olgun bir halîfe olmakla birlikte bu Pîr kelimesi onun mutlaka bir tarîkat veya kol kurucusu olduğunu göstermez.
Torunu Gaybî, Bey’atnâme’de, onun hakkında şöyle bir bilgi vermektedir:
‘’Cedd-i âlâmız Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Hazretleri’ne, Câfer Paşa ziyârete gelüp bi’l-münâsebe:
‘’-Sultânım, dervişinüz çok mu? Demiş.
‘’-Gelür gider çok beğim, demiş; dervişim var, dememiştir.(39)
Şeyh Ahmed Efendi’nin sohbet ve irşad halkasına Kütahyalı pek çok kişinin yanında devlet adamı ve asker de katılmıştır.
Şeyh Ahmed Efendi geçimini çiftçilikle sağlamış, hiçbir yardım ve bağış kabûl etmemiştir. Bir rivâyete göre, tarlaya ektiği buğday ve çavdarlar normal tohumdan olmasına rağmen çok güzel ve benzersiz olurmuş.
Bu sebeple Ahmed Dede’ye halk arasında Çavdar Şeyh denirmiş. Çavdar Şeyhi, tarladan elde ettiği çavdarları ambara koyar kapağını kapatır, gerektiği zaman ambarın alt kısmındaki oluğunu kullanırmış. Bu ambarın boşaldığını hiç gören olmazmış.
Yine rivâyete göre zâviyeye gelen giden derviş ve fukarâya dâima çavdar çöreği ikram edilirmiş.
Pîr Ahmed Efendi tahminen 1570 senesinde vefat etmiştir. Türbesi, Eskişehir- Kütahya karayolunun üzerinde olup, kendi adıyla anılan doğduğu köyündedir(40).
Kütahya vâliliği sırasında (1558-1566) II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Porsuk Barajı inşaatı sırasında sular altında kalmasın diye yüksek bir yere taşınmıştır.(41) Türbe ve zâviyeyi Evliyâ Çelebi de ziyâret etmiştir.(42)
Şeyh Ahmed Efendi’nin semâ ve devrân konusunda Bürhânü’l-Elhân fî-Hükmi’t-Tegannî ve’d-Devrân isimli bir eseri vardır.(43)
(28)Gaybî, Risâle-i Esmâ, Kütahya Belediyesi, Mustafa Yeşil Kütüphânesi, Nu:24596,30b; 66a; Tarîku’l Hak Fî Teveccühi’l-Mutlak, İst. Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O. Nuri Ergin Bl. Nu:107/3,16b; Akaid-nâme, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O.Nuri Ergin Bl. Nu:6215,18a.
(29) Uzunçarşılı,a.g.e.,s.213.
(30)M .Celâleddin el-Hulvî, Lemezât-ı Hulviyye, Haz. Serhan Tayşi,İst.1993,s.459 Diğer taraftan Pîr Ahmed’in bâzı menâkıbını derleyen Hulvî’ye göre; Kalburcu Şeyhi Pîr Ahmed Efendi, İstanbul’da Koca Mustafa Paşa Zâviyesi’nde halîfe olduktan sonra Anadolu’ya gönderilmiş ve yolu Kütahya’nın Okçu Köyü’ne düşmüştür(a.g.e., s.460).
(31)Lemezât’ın Sümbül Efendi’yi ele alan faslının sonlarında şöyle bir kayıt vardır: ‘’Şeyh Sümbül Efendi Hazretleri 938H/1529-30M. Târihinde vefat etti.Mezarı İstanbul’da Koca Mustafa Paşa Câmii hazîresindeki husûsî türbesindedir.
Meşhur dört halîfesi ise: Sırasıyla Şeyh Cemâleddîn-i Akşehrî, Şeyh Maksud Dede, Şeyh Çavdarlu Ahmed Dede ve Postnişîn-i Şeyh Merkez Muslihiddîn Mûsâ Efendi’dir. Ayrıca isimleri bilinmeyen sayısız halîfeleri vardır.’’(a.g.e.,s.452).
(32)Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-Nisâb fi’n-Neseb ve’l-Kunâ ve’l-Elkâb, Süleymâniye Kütüphânesi, Hâlet Efendi,Nu:628,166a.
(33) Uzunçarşılı, a.g.e., s.213
(34)Merkez Efendi hk. Bkz. Mehmet Serhan Tayşi, ‘’Merkez Efendi Hayâtı ve Tasavvufî Şahsiyeti’’,Türk Kültür Târihinde Denizli Sempozyumu, Bildiriler, Denizli 1989,s.74 vd.(Sayın Tayşi’nin bu yazısında zengin bibliyografya bulunmaktadır.);
Emel Esin, ‘’Merkez Efendi (H. 870/1465 sıraları-959/1551 ile Şâh Sultan Hakkında Bir Haşiye’’,Türkiyat Mecmuâsı, C.XIX,İst.1980, s.5 vd.)
(35)Müstakimzâde, a.g.e.,166a. Bu bilgiler yakın dönemlerde yazılan kaynaklarda da tekrar edilmekte ve yanlışlık devam ettirilmektedir. Meselâ Türkiye Gazetesi’nin yayımladığı Evliyalar Ansiklopedisi’nde adı geçen kaynaktan alınan şu yanlış bilgiler tekrar edilmektedir;
’’Önce kendi memleketinin âlimlerinden ilim tahsil etti. Sonra Şeyh Sinan Karamanî’nin hizmetinde bulundu. Abdüllâtîf Efendi’nin sohbetlerinden çok istifâde etti.’’(Evliyâlar Ansiklopedisi,İst.1992, C.VII, s.367). Aynı eserin ikinci cildinde Kalburcu Şeyhi bir de ‘’Ahmed Dede’’ ismiyle ele alınmıştır. Bu yanlışlık, söz konusu citde de devam etmektedir.(Evliyalar Ansiklopedisi, C.II, s.149).
(36)Uzunçarşılı ,a.g.e.s.213; Evliyalar Ansiklopedisi, CVII, s.367; C.II, s.149.
(37) Gaybî, Bey’atnâme, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, O.N. Ergin Yz. Nu:107, 8b.
(38) Kemikli,a.g. tebliğ,s.4; Uzunçarşılı,a.g.e.,s.213; Abdurrahman Doğan, Sun’ullah-ı Gaybî/Hayatı ,Eserleri, Fikirleri ve Sohbetnâmesi, U.Ü.SBE.YLT. Bursa,1997,s.8
(39)Bey’atnâme, 8b; Güner, a. g. E.,s.183.
Burada, Çavdarlı ve benzeri kişilerin hilâfet alıp şeyh olarak görevlendirilmesi hususunun açıklanmasında yarar vardır. Şöyle ki, tarîkatlerde mürşîd-i kâmil, pek çok halîfe yetiştirebilir.
Bu halîfeler irşâd ile de görevlendirilebilir. Ancak söz konusu kişilerin yetkisi, sıfatlar tevhîdine kadardır. Bu makama getirilen derviş, merkez şeyhe yâni esas postnişîne gönderilir. Kısacası, sıfat şeyhlerinin irşad sırrını vermeye yetkisi yoktur. Bu mânâda Çavdarlı Şeyh, Sümbül Sinan’ın vefâtından sonra post kime geçtiyse -ki Merkez Efendi’ye geçmiştir- Ona bağlıdır. Ancak bu bağlılık irşâd yetkisi yönündendir.
(40) Evliyâlar Ansiklopedisi, C.VII, s.367; C.II s.149.
(41) Kemikli, a. g. tebliğ, s.5.
(42)Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, CIX, Dersaadet, 1314, s.23. Evliya Çelebi’nin Kütahya izlenimleri hakkında bkz. Hamza Güner, Kütahya Şâirleri, 124vd; Şahmurat Arık, ‘’Evliya Çelebi Zâviyesinden Kütahya’’, Yedi İklim, X/68 (Kasım 1995), s.69-70.
(43) Bu eser Şeyh Ahmed Efendi ile oğlu Beşir Efendi’nin adlarına atfedilerek karıştırılagelmiştir. Esâsen oğlu olan Beşir Efendi’nin değil,Kalburcu Şeyh Ahmed Efendi’nindir.Bazı atıflar için bkz.Osmanlı Müellifleri, C.I, s.179(Dipnot); Güner, a. g. e., s.145; Kemikli, ‘’Türk Tasavvuf Edebiyatında Risâle-i Devrân ve Semâ’ Türü ve Gaybî’nin Konuya İlişkin Görüşleri’’, s.451-454; Mustafa Yeşil,Kütahya İlinin Kısa Tarihi, s.30; Uzunçarşılı,a. g. e., s.213.