Pâdişahların verdikleri şeyleri alırken, öpüp başa koymak, bir edep işâreti yâni usûldendi.
Hattâ bu hareket üç defâ tekrarlanırdı.
Aslında söz konusu hareket eskiden günlük hayâtın her ânında yaşanan bir davranıştı ve tabiatıyla makam sâhibi birinden herhangi eşyâ alınır yâhut takdim edilirken mutlaka öpülüp başa götürülürdü.
Zîra
milletimizin buna benzer pek çok incelik, zerâfet ve edep nişânesi davranışı gibi, öpüp başa götürmek de tasavvufî terbiyenin îcaplarındandı; bunları insanımız tekkede öğrenirdi.
Çünkü bu hareket kullandığımız, bize hizmet eden her “eşyâ”ya hürmeti ifâde ettiği gibi, aynı zamanda muhatabımıza karşı da hürmetimizin büyüklüğünü gösterirdi.
Nitekim tekke terbiyesi ile, su içtiği bardağı öperek alıp-koymak; giydiği kıyâfeti öperek alıp, gene öperek çıkarmak… Ve bunu her türlü eşyâ için yapmak, oraya devam edenlerce öğrenilip giderdi.
Tekkeler, bizim bütün meziyetlerimizin, üstün ahlâkımızın öğretildiği kurumlardı.
Ne yazık ki bizi asırlarca besleyen bu kaynağı kuruttuk ve o zamandan beri çok kaba, yavan ve şahsiyetsiz tipler yetişiyor.