Hayâ, yâni utanma, insanın zâtında saklıdır; asıldır. İnsanı insan olarak muhâfaza eden de budur.
Hayâ, akıl ve îman her zaman berâber bulunup, bir an bile ayrılmazlar.
Allah, Mi’raç’da Mustafa’ya hayâyı, aklı ve îmânı açıkça gösterdi.
Tanrı, lûtufkârlığından dolayı, Mustafâ’ya işâret ederek: “Bu üç şeyden birini seç” buyurdu.
O, Allah’dan gelen bu hitâbı duyunca, aralarından aklı seçti.
Îman: “Beni akılla bir tut” dedi. Hayâ ise: “Ben îmandan uzak kalamam” cevâbını verdi.
Bunun üzerine Efendimiz, Allah’ın huzûrundan dönerken hayâ, akıl ve îman da berâberinde bulunuyordu.
Akla âşinâ olan bir kimse, nasıl hayâsız olur?
Eğer sana îman lâzımsa, utanmayı göz önünde bulundur. Çünkü hayâ olmaksızın îman nasıl belli olur?
İnsanoğlu utanmayı yânı hayâ sâhibi olmayı bilmelidir.