Cuma, Mart 14, 2025

Sistem Biziz

Coğrafyamız paramparça edilseydi, kolaydı.

Vatan coğrafyasını îman birliği sâyesinde tekrar birleştirebilirdik. Ama îman birliğimiz paramparça olalı beri vatan ve millet plânında her telden ayrı ses çıkmasını “çok seslilik” zannedip, kendimizi avuttuk.

Artık, bir gürültü ortasındayız ki sâdece kulaklarımızı tıkamaktan ”başka” birlik emâresi gösteremiyoruz.

Hiç alışık olmadığımız haber ve hâdiseler, gitgide “sıradan olaylar” hâline geldi. İntihar, ırza geçme, uyuşturucu ve rüşvet… hattâ soygun ve talanın bin bir örneği bizi artık şaşırtmıyor ve bunları yapanlar alkışlanıyor, îtibar görüyor.

Tedbir diye, yıllar yılı kanun ve sistem tartışmaları dinliyoruz.

Ama hep, elde var sıfır! Ve bundan da akıllanmıyoruz.

Devlet adamları, devlet adamı gibi düşünüp, gene devlet adamı gibi davranmıyor. Noksan olan şeyin “ahlâk” olduğunu yetkili zevat bir türlü kabullenemiyor; ahlâkı topluma benimsetmenin de İslamiyet’i tertemiz hâliyle sevdirip öğretmekle mümkün olduğu bâsıretini gösteremiyor.

Devlet, yâni devlet adamları ahlâk güzelliğinin önemini kavramadıkça… Kavrayıp, dîni bir siyâsî araç olmaktan mutlaka uzakta tutmanın zarûretini kavramadıkça, kurtuluş mümkün olamaz! Ayrıca bu kavrayış, bizim hayat kaynağımız olan tasavvufa sanki din dışı bir hayat tarzıymış gibi tavır takınarak sağlanamaz.

Savaşta, düşmanın silâhına aynı silâhla karşı koymazsanız, o savaşı kaybedersiniz.

Peki, din kisvesi altındaki taassupla bombalanan vicdanlar, aynı cinsten olmayan bir başka silâhla nasıl korunur, nasıl müdâfaa edilir? Taassubun karşısına gene dînin kendisiyle; bilgi ve hikmetle çıkmamız gerektiğini kabullenmedikçe kurtuluşumuz aslâ mümkün değildir.

Meselâ, haram ve helâl ölçüsüyle kolayca halledilecek bir sosyal problemi hangi kaanun, hangi polis bu kadar keskin halledebilir?

Ama biz, millet olarak, bunlardan önce nâmussuzları ve onların nâmussuzluklarını alkışlamasak bile sessiz kalarak kabullenmiş olmak zilletinden kurtulmayı da öğrenmeliyiz.

Bizim, alkışlarımız ve sükûtumuz olmasa, nâmussuzlar bizim nâmusumuza nasıl ve hangi cür’etle el uzatabilir?

Sistem biziz, biz fertler ve sivil kuruluşlar.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!