Birisi, o naz ehli erden sordu da dedi ki:”Yâhû, bu yolda dileğin ne?”
Derviş, şöyle cevap verdi: “Şu dünyâ halkını silip süpürecek bir tûfan gerek. Halkın varlığından bir eser bile kalmasın. Ülke de fânî olsun, ibâdet yurdu da, ülkedekiler de! Böylece de, şu zanna kapılmış; oyalanıp kalmış halk, bid’atten de kurtulsun, şirkten de.
Değil mi ki bir an bile Hakk’dan korkuları yok; bu âlemden yok olup gitmeleri daha yeğ!”
“iyi ama” dediler,”tûfan olup da dünyâ şu başları dönmüş halka mezar oldu; zamâne halkı yok oldu mu içlerinde sen de varsın, sen de yok olursun.”
“O tûfan” dedi,”bizim de işimize yarar ben önce kendimin helâk olmasını istiyorum. Tûfan koptu mu, herkesten önce beni helâk etmeli.”
O’na: “Mâdem ki öyledir; haydi git bir çâresini bul, kendini denize at, yok ol; böylece kendi varlığından kurtulur, belki dileğine de kavuşursun” dediler.
Dedi ki: “Şu iş ap açık meydanda ki, benden olan her şey bana benzer. Kendi kendini öldürmek iyi bir şey değil; meğer ki dost, beni öldürmeye azmetmiş olsun!”
*
Sevgiliden ne gelirse yerindedir; âşıktan da ne gelirse suçtur, cinâyettir.
Sevgili satsa da iyidir, satmasa da; fakat bu işi herkes yapamaz.
Sevgili seni yüz kere satsa, sen onu her an daha fazla bir iştiyakla, canla başla almış olursun.