Pazartesi, Eylül 16, 2024

Kendime Mektuplar-5

Hasret, aslında ruhların özleyişidir… Bâzen baş gözünden yaş olur ortaya çıkar, bâzen de dudaklardan dökülür “ah” diye nidâ olarak dışa taşar.

Öyle sanıyorum ki; âşıkların gözyaşlarını bir laboratuarda ayrı ayrı tahlîl edip terkîbine baksalar, her âşıka âit gözyaşının aynı cevheri taşıdığını görürlerdi. Aynı şekilde, gerçek âşıkların feryad ve ahları da incelense; aynı denizin suyu ile karşı karşıya bulunduğumuz görülürdü.

Sen, su yerine ses kanunlarını uygula!

O hâlde, “Sen gidersin senin ardında gözüm yaşı gider, Müşkil odur ki kişi kalır ve yoldaşı gider” beytinde kastedilen şu “yoldaşıyla giden gözyaşından” geri kalan, nedir?

Sen, bu kadar acemi misin?

“Kişi” bir varlıktır; bırak, kalırsa kalsın! Sen, ya âh ile ol ya da gözyaşı… hattâ aşk olup çıkmalısın! Daha ne kadar varlık peşinde koşacak ve utanmadan âşıklık iddiâsında bulunacaksın? Bunlar… bu iddiâlar, her biri toyluk ve hamlık emâresi kuruntular!

“Olmak” ise, yok olmak demek!

Sevmeden, hattâ aşksız uyulan her buyruk, kulluk nişânesi sayılmaz! Kul demek; mum gibi yanmak ve ortada kül bile bırakmamak demektir. Geriye bir tortu bıraktıktan sonra, bunca mihnet ve cefâya neden girelim ki?

Gözyaşı ayrı, sen ayrı… sen ayrı, ben ayrı öyle mi?

Buna, bir an bile inanmanı istemem. Feryâdındaki, âhındaki nefes ben; gözündeki yaş ve içindeki heves, ben!

Bilmem ki, şirki sana nasıl anlatmalı?

Eğer arkamdan gözyaşı denilen incileri döküyorsan; sana bıraktığım o armağanı hâlâ daha kendinden bilmene şaştım doğrusu! Benim, seninle olduğumun bundan başka bir delîli olur mu sanıyorsun?

Aşk, sana önceleri, bir sûretten görünmüştü; şimdi ise gözyaşı sûretine büründü.

Yarın mı?

Eğer yarın diye bir şeyin varlığına inansaydım, tutar, ondan da söz ederdim.

Seni fazla hırpaladım ey ben! Üzülme… bu da geçer. Şu beden kaydında kaldıkça hasret de olacak elbet. Sen – ben, kaldı – gitti gibi dünyâ ölçüleri nasıl son bulacak sandın? Ah ve gözyaşı, onları yakıp eritmedikçe, ikilikten de kurtulmak imkânsız, vesselâm.

Evet, ölmeden önce ölmedikçe birliğin tadını almak imkânsız!

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!