(Hazret-i Şems, Mevlânâ’nın hayâtına çeşitli devrelerde girip çıkarak ve sonunda da sırlanarak, mürîdinin, mürşîdin kabuğuna yâni cismine değil ondan tecellî eden mânâya, bir başka ifâdeyle Allah’a ulaşmasını sağladı.)
Prof.R. A.Nicholson (s.17/19) (Mevlânâ Celâleddin Rûmî)
Sultan Veled, İbtidânâme isimli eserinin 259-260. sayfalarında şöyle der:
(Mü’minler) Hepsi de güzeldir, dengelidir ama değerleri birbirinden üstün. Her birinin ayrı bir durağı vardır; biri bal gibidir, öbürü şeker gibi… Biri güneşe benzer, öbürü aya; biri buyruk yürütür, sanki öbürüyse asker. Birinden sana bir hal gelir ki öbüründen yüzyıllar geçer de o hâli bulamazsın.
Bu, seni bir bakışta görür bir hâle getirir; istersen anadan doğma kör ol.
O,gözünün ağrısını ilâçla iyileştirir; buysa sana, ilâçsız iki göz bağışlar.
Bu, hasta bedenden illeti giderir; o ise Sûr üfürülmüş gibi, ölüyü diriltir.
O, kabiliyeti olanları ilâçla iyileştirir; buysa mümkün olmayanı bile kolayca yapıverir.
O, dilediğini yapar, Mesih gibi ölüye can bağışlar. Ama bu, pek nâdirdir, az bulunur; bunu yapan, Velîlere kutuplara bile kıble kesilmiştir. Bu kudret, Tebrizli Şems’de vardı; O’ndan başkaları bu çeşit yardımda bulunamadı.)
“Bir şeyin cinsinden olanı, onun aynısı bil; şeker, nereden ekşi nara benzeyecek?
Şüphe yok ki doğan, doğana eş olur; kuzgun da varır kuzgunla buluşur.”
(Sultan Veled, İbtidânâme-s.58)