(…Asırlar boyu sünnî müslümanlığın kalesi olmuş bulunan Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarının teokratik idâre tarzlarına baktığımız zaman dâima şerîat emirlerini, örf ve âdetlerin zemîni üstünde tedvin ettikleri görülür. Meselâ Osman Gāzi pazarı teftiş ederken esnaftan baç alan birisini görerek etrâfındakilere sorar: “Bu adam niye esnafın kazancından hisse alır. Bunun şerîatta yeri var mıdır?” der.
“Töredir Beyim töredir” derler. Hükümdar: “Bu nice töredir ki biri kazansına öteki onun kazancına ortak çıksın?” diye îtiraz edince, mâiyetinde bulunanlar, “Atalardan kalma töredir” deyip, an’anenin böyle îcap ettirdiğini Bey’e anlatırlar. O zaman hükümdar: “Bundan sonra satış yapandan alınsın, malını satamayan baç vermesin” der. O Osman Gāzi ki, yattığı odada Kur’an-ı Kerîm bulunduğunu farkedince saygısından sabaha kadar ayakta durduğu rivâyet olunur… Devletini kurarken de, bir tarafına Dursun Fakih’i, bir yanına da Şeyh Edebâli’yi alarak devlet kuşunu şerîat kanatları ortasında yükseklere uçurmuş bir basîretli kişidir.) (1965 târihli ”Bir Mektuba Cevap” isimli makaleden)
SÂMİHA AYVERDİ-MİLLÎ KÜLTÜR MES’ELELERİ VE MAÂRİF DÂVÂMIZ