-“Zatın birine: Ne ile meşgulsünüz diye sormuşlar. Allah’a hamdettim, otuz senedir onun istiğfarı ile meşgulüm, demiş ve şöylece anlatmış: Bir kere Bağdat’ta yangın olmuştu.
Pek çok kimsenin malı canı yandığı halde benimkilere bir ziyan gelmemiş olmasından dolayı Cenâb-ı Hakk’a hamdettim. Sonra da kendime olmasını istemediğim bir şeyi din kardeşime nasıl revâ görmüş olduğum için işte senedir onun tevbesiyle meşgulüm demiş.”
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler
İnsanın himmetinin büyüklüğü, almakta değil vermekte; bâr olmakta değil, yâr olmaktadır.
İnsanın mâhiyetini gösteren ayna, sözleridir.
İç darlığı gönül kasveti, başlıca üç sebepten ileri gelir. Birincisi, işlediği günahtan. İkincisi, kendisinden kaybolan dünyalıktan, servet, evlât, mevki, vesaire… Üçüncüsü, bir şahıs tarafından, şerefine, gururuna vâki olan taarruzdan.
Günahtan olan sıkıntı için Cenâb-ı Hakka tövbe ve istiğfar edersin. Senden kaybolan dünyalık için, sen de dünyâdan geçer, Rabbine rücû edersin. Şundan bundan bir fenalık gelirse, onun da ilâcı tahammül ve sabırdır. Böylece de gönlüne çöken o darlığı gidermiş olursun.”
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler
Hazret-i Pîr Efendimiz bir gün bir kimseyi zina ederken gördü.
Yanındakilere: Bu adama ne dersiniz? deyince: Zânî, alçak, deriz… diye cevap verdiler. O zaman Hazret-i Pîr: Öyle demeyiniz. Bir tövbe-i nasuh edip de sizden ileri geçmeyeceğini ne bilirsiniz? buyurdu.
Allah’ın rahmeti geniştir. Bunu unutmamak lâzımdır. Anatole France’ın, Tais isimli romanını okudunuz. Günahkâr Tais’i kurtarmak isteyen papaz ne oldu, Tais ne oldu?”
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler