Âgâhlık/ uyanıklık/ tokmağı gaflet kapısını vurur; halbuki bizi, varlığımız çatısına sokulmak isteyen bu sesi, şehvetler davulunun gürültüsünden işitemeyiz. Bu ses, bu yaman kös, en baskın patırtısı ile kulaklarımızı doldurmuş…bizi, başkasının hitâbını duymaktan sağır bırakmıştır.
Biz sağırız Devletlim, sağırız. Dalga dalga, devamlı hamlelerle üstümüze çarpan âgâhlık nâraları var ki, âhengine dayanılmaz destanlar olur; ama biz şehvetimiz davulunun çılgın gürültüsü içinde boğulup kalmışız, duymuyoruz Devletlim, duymuyoruz.
Yalnız, kulaklarından dünya pamuğunu çıkarmış üç beş bahtlı var ki, bunları tahtının etrâfına toplamış, şehvetleri davuluna emelleri, arzuları, iptilâları tokmağını vuran bîçâreleri göstererek:
–Sizi de kendi hâlinize bıraksaydım, belki bunlardan beter olurdunuz, diye tatlı tatlı gülümsüyorsun.
–Samiha AYVERDİ–Yusufçuk’tan