Sâmiha Hanım:
–Mesnevî-i Şerîf’de şöyle bir beyit okudum: Beytullah, Beytullah olalı Allah gidip orada oturmadı. Benim gönlüm hânesinde ise Hay’dan gayrı bir şey yoktur.
–“Evet,
Kâbe bünyâd-ı Halîl-i Âzerest
Dil be-bünyâd-ı Celîl-i ekberest
Kâbe Âzer’in oğlu Halîl’in binâsıdır. Gönül ise Allâh’ın halvetgâhıdır. Zâten maddiyatta olan her şeyin mâneviyatta da aynı vardır. Her maddî varlık, mâneviyâtı işâret için vücut bulmuştur. Ve sonra, mevcûdatta her ne varsa, hepsi insanda mevcuttur. Meselâ, Mûsâ ile Firavun vak’ası nedir? Ruh ile nefis mücâdelesi değil mi? Sonra Mûsâ ile Firavun bugün de mücâdelede değil midir? Evet, mücâdelededirler ve bu mücâdele kıyâmete kadar da devam edecektir.
Âfaktaki âyetler ve eserler, insanın içinde olanları bilmek ve göstermek içindir.
Âlemde Cenâb-ı Hakk’ın ne kadar tecellî etmiş âyet ve eseri varsa bunların cümlesi insanın nefsinde toplanmıştır.
Ve fî enfüsiküm efelâ tübsirûn(1): Her şey nefsinizdedir, kendinizdedir.(bunları) hiç de görmüyor musunuz?”
(1)Zâriyât Sûresi, 21. âyet.