Güzîde Hanımefendi:
-Dün okuduğumuz kitapta ehlullâhın günahtan kaçınması, Allah’tan utandığı için değildir, deniyordu.
-“Öyle ya… Sen, bir şey yapacağın vakit, benden, tekdir edeceğimden korktuğun için mi yapmazsın, yoksa: Niye bunu yaptın Güzîdeciğim, dememden mi çekinirsin? Tabiî ki günahı korku yüzünden işlemezsin. Buna, evvelâ vicdânın râzı olmaz.
Cenâb-ı Hakk’ın her yerde olduğunu bildiğin için ondan çekinmeden nasıl yaparım bunu? der ve yapmazsın. Korku ve mükâfat ise çocuklara veyâhut çocuk derecesini geçememiş kimselere göredir.
Evet, halkın bir kısmı, Allah’tan korktuğu için günah işlemez; bir kısmı ise korkudan da utanmaktan da münezzehtir ki işte Şuhut mertebesinde olan bu zümre, yâni ehlullah, herkesle ölçülür adamlar değildir. Ehlullah demek, Allâh’ın ehli demektir. Velîyullah ise, Hakk’ın muhibbi, sevgilisi demektir.”
Hüsniye Hanım: -Ehl-i aşka mı ehlullah deniyor? -“Ehlullâhın kendisi aşktır. Ona aşk hâl olmuş, aşk kendisi olmuştur. Şüphesiz ki evliyâda da aşk vardır. Fakat, hepsi de merkeze, yâni ehlullâha tâbîdirler. Sanki güneş ile etrâfındaki yıldızlar gibidirler.
Ulülazm peygamberler zamânında da nice nebîler vardı. Fakat hepsi de devirlerinin peygamberine tâbî idiler. Yalnız şunu söyleyeyim ki, aşk lâfzını oyuncak yapmamalıdır.”
Ken’an Rifâî SOHBETLER