Allah’ın bir derde mübtelâ kılması, o kimsenin ahlâkî cevherini vücûdu mâdeninden çıkarmak içindir. Çok kimse, bir derde mübtelâ olduğu zaman şikâyet eder ve âdetâ küfrâna sapar, Allah’la kavga eder.
Çok kimse vardır ki bunu Allah’tan bilir, şükranda bulunur, Allâh’ı unutmaz. İşte her iki halde de o kimsenin ahlâkî cevheri vücudu mâdeninden çıkmış olur.
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler
Şükrün mânâsından söz açılması üzerine:
– “Yalnız dil ile şükreylemek, tam şükür demek değildir. Şükür, çalışmaktır. Hakk’ın hoşlandığı her yerde ibretle Allah’ın azametini seyreylemektir. Şükür ailesinin hizmetinde bulunmaktır.
Kulağınla, fena ve harama müteallik bir şey dinlememek; elinle, Allah’ın rızâsının hâricinde bir şey tutmamak; ayağınla, yine o rızânın olmadığı bir yere teveccüh etmemek; hâsılı bütün varlığını Hakk’ın rızâsında kullanmak şükretmek demektir.
Meselâ bir sarhoş gördün. Sarhoş, rezil… Bak şu adamın hâline…
Başı da hiç secdeye gelmiyor… deme. Yâni ayıplama! Yâ Rabbî, şu kuluna hidâyet et, beni de bu halden muhafaza et… Bilirim, istersen bir anda beni onun hâline, onu da benim hâlime koyarsın. Yâ Rabbî sana sığınıyorum. Koru beni, buna da hidâyetini ihsan et! diye Allah’a yalvar.
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler
– “Dünya rahat yeri değildir. İnsan tam istirâhati bulamaz. Şayet, dört başımı mâmur ettim, her şeyim tamam oldu, diyecek hâle gelse dahi, en beklemediği bir zamanda o sevdiği şeylerden koparılarak ayrılır. Ya ölüm, ya iflâs, ya hastalık veya herhangi bir sebeple vefasız
dünyânın vefasız varlıklarını kaybeder.”
Hz. Ken’an Rifâî, Sohbetler