25 NİSAN
(Ah bir uyansak bir kendimize gelsek de, sanki san’atın değil de tabiatın, hayır hayır ruh yüceliklerinin zaferini terennüm eden bütün geçmiş zaman bergüzârına/ yâdigâr olarak verilen şey, hediye/ uyuklayan tarihe, acımadan kıydığımız mâzîye, yanmış yıkılmış bütün bir ecdat yâdigârına: “Kimsin, nesin, hangi şeydâ, hangi yiğit, hangi yanık mü’min yüreğinin zürriyetisin? Ananı, babanı, atanı göster…” diye sorabilsek…
…Türk kavmi İslâm îmânını benimserken, sanki ezel gününde ölçüsü ölçüsüne biçilmiş bir kaftan giyer gibi, bu yapıcı rûhu, bu arıtıcı inancı sırtına geçirir geçirmez medeniyetler kurdu, cihangir oldu. Şimdi ise, bir başka âlemde dokunmuş, boyu boyuna uymayan, ölçüsü ölçüsünü tutmayan dar bir libâsın/elbisenin/ içinde arpa boyu yol alamıyor. Acaba gün gelip, haşir zamânını bekleyen ruhlar gibi o da kaybettiği varlığa yeniden kavuşacak, yeniden dirilip ba’sü bâde’l-mevt sırrına erecek midir?)
–Sâmiha AYVERDİ–
—————————————-
21 NİSAN
(…Birisiyle aranda kin ve düşmanlık meydana geldiğini fark edersen, onunla mücâdeleye hazır ol. Çünkü sana kin besleyen birine dostça davranmak, hatâdır.
Alçak kimseye yumuşaklıkla, tatlılıkla davrandıkça onun kibiri artar.…Yaşlıların fikrinden ve tedbîrinden ayrılma. Çünkü yaşlılar pek çok işi tecrübe etmişlerdir. Tunç kaleleri, gençler kılıçla; ihtiyarlar akıl ve tedbirle temelinden yıkıp zaptederler. Filleri yıkan, arslanları mağlûp eden gençler, ihtiyar tilkinin hîlesini bilmezler.)
–Şeyh Sâdî-i Şirazî–
——————————————–
18 NİSAN
(Sen servet, saadet içinde iken dostluktan bahsedenleri; kardeşimsin diyenleri hakîki dost sanma! Hakîki dost, perişanlık, felâket, zarûret zamanında elinden tutan kimsedir.)
–Şeyh Sâdî-i Şirazî–
————————————
14 NİŞAN
“Artık Türk’e ve Türklüğe Batı aşısı ile melezleşmiş münevver gerekmiyor.”
“Ey Türk oğlu Türk! Sen bir hurma fidanından daha mı âciz daha mı zavallısın ki, altında ezilip kaldığın yükü silkip atamıyor ve şânını şerefini, yığın yığın iftihar hazînelerini gün yüzüne çıkaramıyorsun? Senin suçun, onlara görmeyen gözlerle bakmandır. Evvelâ sen kendini ara, bul ve tanı…”
–Sâmiha AYVERDİ–
————————————–
11 NİSAN
(Biz insanlar gurur ve azametten gelen süflî hisleri değil, insanlıktan gelen büyük, derin heyecanı duymalıyız. Yazık ki olamıyoruz işte, esefim buna. Hâdiselerin esîri ol, gül, ağla…Düşünmek, yâni insanlığa ne kalıyor?
—Düşünmek insanlık mıdır?
Elbette…Haz ve elem hayvanlarda da vardır; fakat onlar düşünemezler, araştıramazlar. İnsanlığın ölçüsü düşünmektir. Düşünmek ve dâima öğrendiğinin üstünde bir bilgi ve varlık olduğunu aramak. İşte şuûrun iki şâhidi!)
–Sâmiha AYVERDİ–
——————————————–
4 NİSAN
(Peygamberimiz, “Rızık kapısı kapalıdır; kilitleri vardır”, buyurmuştur.
O kilidin anahtarı, bizim çalışmamız, hareketimiz ve kazancımızdır. O kapının kilitsiz açılmasına yol yok. Talep olunmadan ekmek vermek, Cenâb-ı Hakk’ın âdeti değildir.)
–Hz. Mevlâna–
—————————————–
7 NİSAN
(–Nefsin arzularını terketmedikçe insan, kâmil olamazmış:
–“Şuna, insan olamaz de… Değil kâmil insan, derviş olamaz. O nefis öyle yamandır ki, tamamen yakıp kurtulmadıkça, hilesinden emîn olamazsın. Nefsini öldürmek için de mücâhede ve aşk lâzımdır. Aşktan maksat da, insanda ondan gayrı bir şey kalmamaktır. Aşk ise bir rahmânî cezbedir ki onu vücut ocağında bir kâmil insan uyandırır. Uyandı mı da ne kadar put varsa yakar, yıkar.)
–Hz. Ken’an Rifâî–
———————————————-