Mevlevîhânenin bir diğer farklı özelliği de Semâhâne’nin tam ortasında, bir kuyunun bulunmasıdır.
Bu kuyudan çıkarılan su, asırlardan beri halk arasında şifâlı olarak kabûl edilir. Mevlevihânenin kapalı olduğu yâni tekkelerin sırlandığı yıllarda, kuyudaki suyun çekildiği ve câmi olarak ibâdete açıldığı yıllarda da tekrar akmaya başladığı anlatılmaktadır.
Ne acıdır ki Mevlevîhâne’yi son ziyâretlerimizde söz konusu târihî kuyunun üzerinin kapatıldığı görülmüştür. Kapatılma gerekçesi ise, düşündürücüdür: “Cemaat, alttan ısıtmalı kalorifer tesisatı istedi.”
*
Erguniye Mevlevîhânesi’nin, bugün mevcut olmayan kütüphânesine gelince…
“Mevlevihâne Kütüphanesi’nin Kütahya’daki medrese ve tekke kütüphaneleri içinde önemli bir yeri vardır. Konya Mevlânâ Müze Arşivindeki (KMMA) bir belgeye göre 1277/1861 târihinde Kütahya’daki Mevlevîhâne kütüphanesi kitaplarının bir listesi Hasan Ulvî Dede tarafından, oraya verilmiştir.
Bu belgeye göre kitapların bir kısmı Mustafa Sâkıb Dede ve evlâtları; bazıları Küçük Ârif Çelebi ve evlâtları; bâzıları da Kütahya vâli ve paşaları tarafından temin edilmiştir. Bu belgede kitapların, mütalâa edilmek ve dışarıya çıkarılmamak şartıyla kütüphâneye bağışlandığı; 276 kitabın hepsinin mevcut olup muhâfaza altında tutulduğu belirtilmiştir.
Kitapların bir kısmı sonradan Kütahya Vâhit Paşa Kütüphânesi’ne devredilmiştir. Çoğunluğu, bu kütüphânede 1377-1661 demirbaş numaraları arasında kayıtlıdır. Bunların dışında kütüphâneye âit kitaplar, şahıslar elindedir, bazıları da satılmıştır.
Mevlevîhâne vakıfları Ergun Çelebi’den önce kurulmaya başlanmış, son asra kadar da desteklenmiş ve gelişmiştir. Germiyanoğlu II. Yakub Bey tarafından, vakıflarından Mevlevîhâne için ayrılan 5000 kuruş nakit, vakfın diğer gelirlerine eşittir.
(Abdurrahman DOĞAN, Erguniyye Mevlevihânesi, Sır Yayıncılık ve Kütahya Belediyesi, s.40-46, İstanbul, 2006)