27 Aralık 1956 târihinde Prof.Dr. Ali Nihad TARLAN’ın, Mehmet Âkif Ersoy’un 20’inci vefat yıldönümünde yaptığı konuşmadan..
(…gayet iyi biliriz ki, rûhumuzda yerleşen, kök salan duygu tellerine mızrabı ile dokunan san’atkâr, bizi heyecana getirir.
Duyduğumuz heyecan ve ruh sarsıntısı nisbetinde o san’atkâra değer veririz.
Bir san’atkâra verdiğimiz değerin sebebinin yüzde ellisi o san’atkârda ise yüzde ellisi de bizdedir. Onun ihtizaza -titreşime- getirmek istediği teller bizim rûhumuzda yoksa, onun san’at mızrabı boşlukta dolaşır; biz, ona değer veririz, onun mısrâlarıyla mest oluruz.
Çünkü bizim rûhumuzda onun ihtizaz ettirdiği teller mevcuttur.

…Onun için Âkif’i seviyor, onun etrâfında toplanıyoruz. Kuvvetli kültürleri olmadığı için onun şiirindeki nizam ve meziyetleri kavrayamayanlar, Türk dil ve edebiyatının içinde nasıl merhaleler geçip nasıl emekle Âkif’e kadar geldiğini bilemeyenler, O’nun edebiyattaki yüksek mevkîini kavrayamazlar.
Şâirlik dâvâsında olup da onun gür bir çağlayan gibi akıp köpüren san’atı karşısında acizden kıvrananlar; hasetlerinden dolayı O’nu küçük görürler.
Ruhlarında madde aşkından, midesinde açlık ıztırâbından başka, ihtizaz ve ıztırap duymamış ruhlar; O’na elbette muhâtap olamazlar.
…O’nun tertemiz lekesiz hayâtı, din ve vatan uğrunda dâimî mücâdelesi, her türlü maddî mükâfatı istihkar etmesi -küçük görmesi- Bir fen şûbesine intisap ettiği, garbın -Batı’nın- fennî tekâmülünü -teknolojik gelişmesini- gördüğü halde, Türk ve İslâm kültürünün sînesine yerleşmesi, ciddî, vekarlı, irâdeli, yüksek vasıflarda bir fikir ve edebiyat adamı olarak şerefle yaşaması ve nihâyet muazzam eseri buna en beliğ -açık- bir şâhittir.)
Prof.Dr. Ali Nihad TARLAN
(27 Aralık 1956 târihinde, Âkif’in 20’inci vefat yıldönümünde yaptığı konuşmadan)