Muharrem’in birinde büyükler tarafından bereket parası verilirdi.
Bu, âile arasında olduğu gibi, dervişan arasında da olabilirdi. Bu, hem yeni bir senenin muhâsebesi, eski senenin yeni bir sene ile karşılaştırılması, hem de yeni senede kazanılacak hayâtın her yönden bereketli olmasının ilk tembihi idi.
Çünkü hayat çok kazançlı olabilir ama, bereketli olmayabilir. Hayat çok sıhhatli geçebilir ama, sıhhatin bereketi olmayabilir. Mühim olan maddî ve mânevî rızkın bir arada yürümesidir. Bereketin bizde ifâde ettiği mânâ;
- Mutlaka hayırlı olması,
- Faydalı olması,
- Allah’dan gelir olması.
Haram işe karışmayacak, bu rızıktan hem faydalanılacak, hem de faydalandırılacak.
Ömür ve sıhhat için de bu böyle!
Böylece, bereketli olup hayırlı işlerde kullanılacak. Aksi halde, yaşanmış hayat, diğer canlıların yaşadığı hayattan farksız hâle gelir.
Burada şunu belirtmekte fayda var; biz de yeni yılı elbette kutlarız. Ama bir hafta boyunca Noel’i kutlamak şeklinde değil. Öyle olursa, tıpkı Kurban Bayramı’nı bir Hırıstiyanın kutlaması gibi abes olur.
Gayet tabiî ki, buna karşı çıkılır. Ama kabûl ettiğimiz takvim yılının ilk gününü kutlar, onun muhâsebesini yapabiliriz.
Sâmiha AYVERDİ, Kaybolan Anahtar, Kubbealtı Neşriyâtı, No:149/İST.2008
