Sarhoştum.
— Ne içtin? Dediler.
— “Su!” Dedim.
Bu cevâbımı keyif hâlime vererek gülüştüler. Amma gene de, insanların zayıf anlarından istifâde etmesini bilen alaylı bir tecessüsle:
–Su insanı sarhoş eder mi? Dediler.
— “Etmez!” Dedim.
Bu sefer de kendileriyle eğlendiğimi sanarak öfkelendiler.
Ben ise şaşıyordum. Nerede bir an evvelki istihzâlı gülüş, nerede bu hiddet? Diye.
Amma şaşmamalıydım; zîra insanlar hep böyle idiler. Bir nefeste dost, bir nefeste düşman olmaları için gururlarına küçük bir iğne değdirmek yeter de artar bile.
–Öyle ise bizimle alay mı ediyorsun? Dediler.
— “Gücüm olsa belki… Çünkü daha hâlâ her zerremle aşk iksirini yudum yudum içip de sarhoş olduğumu bilmiyorsunuz. Daha hâlâ her zerremin dudağından taşan bu içkiyi yâdınıza getirmeyip, beni çanaklardan, kadehlerden içilen birkaç acı yudumun mesti sanıyorsunuz…” diyecek oldum; amma buyruğuna itaatsizlik edemeyeceğim bir el gelip ağzımı örttü.
– Sâmiha AYVERDİ–
(Yusufçuk, Sayfa 42)
——————————————