“Seyahat ediniz, su aktığı sürece iyidir, durursa kokar.” Bişr-i Hafî
Yolculuk yâhut “sefer” nedir?
İlhan Ayverdi, bu mühim husûsu şöyle özetliyor:
(…Evet… Dünyâya gelmekten maksat, Allâh’ın rızâsını elde etmek ise,o rızâyı nasıl kazanacağız?.. İşte bunun yolu bir taraftan kendimiz üzerinde bir kuyumcu titizliği ile işlemek, içimizdeki putları kırmak, bir taraftan da bize gösterilen hizmet yolunda gayret kemerini kuşanmaktır.
Bunun yolu da muhakkak sûrette tasavvuftan geçer.
Tasavvuf, Allah’ın birliğinin zevkini bütün benliğinde hissederek kendi iç âleminin derinliklerine ve dış âlemin sırlarına ermek için tâkip edilen düşünce ve amel sistemidir.
Yaradılış, bu âlem ve ölümden sonrası üzerindeki düşünüş ve inanç yoludur. İslâm ve îmânı kulluğun gerektirdiği şekilde ahlâkı, özü ve rûhu ile yaşama disiplinidir.
İnsanın kendinden kendine ve dış âleme seferidir…
Kendinden kendine sefer, ilk nefesden son nefese kadar sürecek bir içe bakış, kendi kendi ile bir savaş, bir mücâhededir.
Cenâb-ı Hakk’ın, “Bu yolun sonunda ben varım” dediği zorlu bir geçittir.
Sırât-ı mustakıymdır.
(…)Diğer taraftan da dış âleme sefer,kâinatın sırlarını idrâk edebilme çabası ve yaradılmışlara hizmet yoludur.
İnsanın iç âlemine seferi, sâdece onun yaşayacağı, onca mâlûm bir mâceradır.
Dış âleme seferi ve yaradılmışlara hizmet yolu ise meydandadır. Herkesin gözleri önündedir. Burada hepimiz müşterekiz.
Türkiye’nin hizmet bekleyen mes’eleleri dağlar kadardır. Hepsinin üstesinden gelmemiz mümkün değil.
Bunları sayıp dökmek, artık herkesin bildiği senaryoları tekrarlamak vakit ziyân etmektir. Vaktimiz yok; çok uzun görünen ömür aslında çok kısa…)
Bir İhlâs Âbidesi İLHAN AYVERDİ – İsmet BİNARK