
Bundan sonra Meddah Tahsin’le konuşmamız meddahlık cephesine intikal ediyor.
Bu sanatkâr adam, muazzam bünyesiyle aynı zamanda bir hikâye küpüdür. Ne kadar hikâye bildiğini sordum:
“-Haftada üç gece söylemek şartıyla dört ay idâre ederim…” Dedi.“Bunlar, tam bildiğim hikâyelerdir. Bir de “Dedim de aklıma geldi”ler vardır. Bunlar bir nevi hikâye içinde küçük, mini mini hikâyeciklerdir.
Büyük, yekpâre hikâyeyi anlatırken, bir şeydir tutturur, meşhur “Dedim de aklıma geldi” sözüyle başka bir vak’aya geçilir. Bu, “dedim de aklıma geldi”ler bende pek çoktur.
Meddah hikâyelerinin hiç biri tamâmiyle uydurma şeyler değildir. Bilâkis her hikâye bir devrin hayâtının en canlı aynasıdır. Meselâ İstanbul’a dâir hikâyeler, bu şehrin muhtelif târihlerindeki hayâtını gösterir.
Durun size meşhur; “Çok Yemek Yeme Müsâbakası” adındaki hikâyeyi anlatayım.“
Bundan sonra Meddah Tahsin, bana vaktiyle İstanbul’da zenginlerin, şehrin en meşhur oburlarını toplayarak, onların arasında müsâbaka yaparak nasıl eğlendiklerini gösteren hakikaten nefis bir hikâye anlattı.
Sütunlar müsâit olsaydı bu hikâyeyi uzun uzun aynen yazmak isterdim. Zîra bir devrin en meşhur oburları gözlerimin önünden geçit resmi yaptı. Bugün İstanbul’da böyle yüzlerce oburu evine çağırıp, onları, çok yemek yeme müsâbakası yaptırarak eğlenecek babayiğit var mıdır acaba?
Köprü’nün ve Vapurların Taklitleri Nasıl Yapılır?
Meddah Tahsin, bütün taklitleri yaparken, yüzünün mimiklerini, taklidii yaptığı insana göre değiştiriyordu. Âdetâ taklitle berâber bütün yüz, bir anda başkalaşıyor. San’atkâr meddahların çoğu gibi Tahsin de, yalnız insanların değil, İstanbul’un meşhur semtlerinin, meşhur parçalarının da pek güzel taklitlerini yapıyor.
Meselâ vaktiyle büyük şöhret kazanmış ve temâşâ târihine girmiş olan Meddah Yağcı İzzet”, eski Köprü’nün şaşılacak derecede güzel taklidini yaparmış. Şimdiye kadar iyice tesbit edilmeyen bu eski Köprü üstü taklidi, Meddah Tahsin’in ağzında büsbütün güzelleşiyor.
Lotarya Piyangosu satan adamdan, çarpık ağızlı, Rum şivesiyle “Veren de sağ olsun, vermeyen de sağ olsun” diye göğsünü yumruklayan dilenciye, Çiçekçilere… Eminönü tarafındaki arabacıların müşteri üzerine atılışına…
Arabacılar Kâhyası Mehmed Ağa’nın müdâhalesine…
Binâsı çarpık çurpuk karakoldaki jandarma kumandanına kadar bütün meşhur tipleri, canlandırıyor. Fakat taklidi yapılan, yalnız Köprü değildir.
Meselâ 1320 yılındaki Haliç Vapuru da çok güzel anlatılmaktadır. Giderken vapurun bir tarafına fazla yatması üzerine, soldan sağa sağdan sola adam kaldıran Arapgirlı memurun:
“-Bağa bah gupehli madama! Sağa geç sağa…”
“-Bu kadar adam içinde bana göroorsun?..”
Tarzında konuşmaları çok canlıdır. Bunlar birer birer tesbit edilse, hem temâşâ târihi, hem de biraz karikatür olmakla berâber bir zamanki şehir hayâtı bakımından ne güzel tablolar çizilmiş olur.
Meddah Tahsin, birçok da asrî hikâyeler anlatmaktadır. Bunların içine hattâ bopstile kadar asrî tipleri de sokmuştur.
Kendisine nazaran memleketimizde hikâyeye en ziyâde meraklı olan yerlerin başında Bursa gelmektedir. İstanbul, İzmir ve diğer bâzı vilâyetler de hikâye meraklısıdırlar.
Meddahlar dâima omuzlarında kocaman bir mendil bulundururlar. Bâzı temâşâ kitapları, bu mendilin, meddahın dinlenmek için onu ara sıra ağızlarına götürdüğünden bahsederler.
Meddah Tahsin, buna şunu da ilâve ediyor:
“-Mendilin en mühim rolü, meddahın gülüşünü kapatmaktır. Çünkü güldün mü ve gülüşünü de gösterdin mi nâfile… Meddah değilsin demektir. Gülen meddaha gülmezler.
Bunun için değil mi ki birçok meşhur sinema komikleri de hiç gülmeden komik roller yaparlar. Sonra meddahlığın bir sırrı da şudur; Hikâyeyi anlatırken kat’iyen yalnız bir kimsenin yüzüne bakmayacaksın.
Dikkatin bir noktaya takılmayacak, muhtelif yerlere takılacak… Hikâye anlatmak, mühim san’attır…” -H.
NOT: Bu makale, Akşam Gazetesi’nden ve tam da yazının sınırlarından kesilmiş… Herhangi bir târih olmadığından, makalenin öteki yüzündeki bâzı ilânlara baktım ve iki adet resmî İhâle ilânında târih buldum.
Bunlardan birisinde, (12.200 lira muhammen bedelli, dıştan çemberli 100 adet varil alımına âit Eksiltme’nin 18.12.1943 Cumartesi günü yapılacağı…)
Diğerinde ise, (İstanbul Sıhhî Müesseseler Müdürlüğü’nün açtığı ihâle ile Bakırköy Emrâzı ve Akliye Hastahanesine 75 kalem ilâç ve sıhhî malzeme alınacağı ve eksiltme gününün de 22.12.1943 Çarşamba) olduğu, tarafımdan tesbit edilmiştir. Demek ki makalenin yayınlandığı târih, olsa olsa 1943 yılı Aralık ayının başlarıdır.(R.T.U.)