29 AĞUSTOS
“Hiçbiriniz, benim getirdiğim şeyi cânı gönülden kabûl etmedikçe, îmânını kemâle erdiremez.”
Hadis-i Şerif
25 AĞUSTOS
Eğer herkesleysen ve Bensiz isen, hiç kimseyle değilsin. Eğer benimle isen ve hiç kimseyle değilsen, herkeslesin.
Hz. Mevlana
22 AĞUSTOS
Efendi! Sen şu zâhir üzere tevhidinle kendini kurtarmış oluyorsun. Tevhid kalesine sığın, yetişir. Münâzara ve münâkaşaya ne hâcet? Senden istenen O’na boyun eğmen ve teslim olmandır… O’na karşı itaat ve ibâdetle mükellefsin o kadar. Fazla derinlere dalma ki ayağın kayar, tepe üstü yuvarlanırsın. Müslüman olduktan sonra, “Lekadderallah” mürted olursun. Sırf bu sebepledir ki sana “Müslüman” denilmiştir. Senden, Cenâb-ı Hakk’ın künhünü bilmen istenmemiştir. Çünkü sen buna tâkat getiremezsin. Allah, tâkat dışı bir şey teklif etmez; Âl-i İmran Sûresi’nde: “Allah, hiç kimseye, gücü yetmeyeceği şeyi teklif etmez” buyurulmuştur.
İşte bu halde, senin söylediğin Kelime-i Şehâdet, seni münkirlerden ayırd etmiştir. Ama İslâmiyeti hayâtına tatbik etmedikçe gerçek müslüman olamıyacağın gibi, âriflerin rütbesine, mükâşefe ehlinin derecesine de eremezsin. Hucûrat Sûreşi’nde: “Arap dedi ki:’Bz îman ettik!’ De ki: “Siz îman etmediniz; lâkin müslüman olduk, deyiniz!” buyurulmuştur.
Hz.Pîr S. Ahmed’er-Rifâî
18 AĞUSTOS
(Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun. Ey başkalarına ağlayan göz! Gel, bir müddetçik otur da kendine ağla! Mum, ağlamakla daha aydın bir hâle gelir.
Cenâb-ı Hak, yüzbinlerce kimya, ilâç yarattı amma; insanoğlu sabır gibi bir kimya görmüş değil!)
(İyiler gittiler; güzel usûl ve âdetleri kaldı…Kötü adamlardan da zulümler ve lânetler!)
Hz.Mevlâna
15 AĞUSTOS
(… Şu gökkubbe altında Müslüman-Türk, her zaman yalnız, her zaman garip! Hattâ, değil âlem halkı, kendi bile değerinden, dünyâlara sığmayan şânından, şerefinden gâfil ve habersiz!)
Sâmiha AYVERDİ
11 AĞUSTOS
(…Türk vatanında, Türk oğlunun gırtlağını sıkan Yahûdi’nin pençesini hâlâ görmeyen Türk aydınına bilmem ne demeli?Her gün, sayıları da nüfuzları da artan mason locaları, Lions Kulüpler, Rotari Kulüpler, hep Yahûdi oyununun tuzakları… Amma bilen kim, hele inanan kim?)
Sâmiha AYVERDİ
8 AĞUSTOS
(… Yakın zamanlara kadar bir mürşit, bir mürebbî ve yol göstericiye ihtiyaç duyduğumuz halde ne yazık ki şimdi maddeye bel bağlayarak, mânâyı bir kalemde silip çırılçıplak ve içtiğimiz zehirli mâyiden/içkiden/ sarhoş olarak cemiyeti perperîşan bırakmaktan geri kalmamaktayız. Gerek aydın ve münevver sınıfı, gerek halk bir Yahyâ Efendi’den, bir Şeyh Türlü’den mahrum bırakıldığı içindir ki, birbirini okşayacak yerde birbirinin gırtlağına sarılmaktadır.)
Sâmiha AYVERDİ
4 AĞUSTOS
Radyodan bahsolunuyordu:
–“Ehlullah her şeye kâdirdir; uzaklardan görür işitir… denildiği zaman îtiraz eden oluyor. Halbuki radyo denen makine, dünyânın öbür ucundan söyleneni buraya kadar getiriyor.İnsanlar gibi dünya da tekâmüldedir. Onun için de şerîat, tarikat, hakikat ve mârifet devirleri vardır. İşte şimdi mârifet devrinde bulunuyoruz.”
Hz. Ken’an Rifâî
(–“Hazret-i Ali buyuruyor ki: “Kalbin hayâtı ilimledir, elde ediniz; ölümü ise cehilledir, kaçınınız.”
Nazlı Hanımefendi:
–İlimden maksat kâmili bulmak değil midir?
— “Evet asıl ilim odur. Fakat halkı uyandırmaya, irşâda memur olanlar için yalnız mânevî ilim kâfî değildir. Zâhir ilmi de lâzımdır. Hazret-i Ali’nin zâhir ilmi cihetiyle de üstüne çıkacak kimse yoktu.
Bir mürşidin, behemehal zâhirî bilgilere de sâhip olması şarttır. Seni inandırması için, seni kazanması, senin fikrî ve hissî sermâyenle karşına çıkabilmesi için mutlaka sende olan mâlûmâta sâhip bulunması îcap eder. Farazâ ben mûsıkî bilirim, dediğin vakit, ben senden fazlasına âşinâyım… diyebilmeli ki, onu görüp sen de: Bu da bendenmiş! Diyebilesin!”
Semiha Hanım:
–Avcının, ormanda kuşları avlamak için kuş taklidi yapması gibi… Kuşu tutabilmek için onun lisânından anlamak gerekiyor….
–“Evet ama her kuşun lisânı da başka başkadır ve mürşit olanın, bunların hepsine âşinâ olması lâzımdır. Tâ ki müridini terbiye ve muhabbeti halkasına aldıktan sonra, mürit, kendi bildiklerinin, Hakk’ın ilmi yanında ne kadar basit olduğunu görüp anlasın. Fakat bunu idrâk edebilmesi için halkaya dâhil olması lâzımdır.”
Hz. Ken’an Rifâî