4 Eylül 2020
(…İnsan oğlunun, ahlâk-ı Muhammedî ile terbiye edilmedikçe ıslâhı ve âdil bir nizâmı gerçekleştirmesi mümkün olamaz. Âdem oğluna, kendi nefsini yenmiş İslâm ulularının açacağı bir ihlâs ve terbiye çığırı gerek… İşte Ahmed-er Rifâî, işte Endülüs İspanyolları arasında Mürsiye şehrinde doğan Muhiddîn-i Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yûnus Emre, Hacı Bayram-ı Velî… Halk onları sevmiş, saymış ve yolun yolumdur demekten geri kalmamıştır.
Karşılıklı sevgi olunca, o iş yürür, hem öylesine dal budak salar ki artık aradan geçen yıllara rağmen ne halk Ahmed-er Rifâî’yi ne de diğer velîleri unutmuş ne de onların rûhânî evlâtlarını Vehhâbîlik gibi bir tehlikenin kucağına düşürmüştür.) – Sâmiha Annemiz/Üç Günlük Dünyâ İçin, s.167-168.
7 Eylül 2020
(…Eski insanlar arasında “hür” adam büyük çoğunlukta idi. Rûhî bir istiklâl, huzur ve hürriyet içinde yaşayan, böylece de, Allah’a ve insanlara karşı utanılıp çekinilecek bir iç ve dış bozuklukları olmadığı için rahattılar. Ama insan oğlu, hayvânî atılışlarının esîri olduğu müddetçe kendini hür saysa da bir köleden farksızdır. Ne tuhaftır ki aynı insan, bu hayvânî bağlar yüzünden istiklâl ve hürriyetini kaybettikçe, onu dışta bulacağını zanneder.) – Sâmiha Annemiz.
11 Eylül 2020
(Kişinin kıymeti, talebinin mânâsı ile ölçülür. Bir kimsenin talebi süflî ise, kendi de öyledir. Ulvî ise, kendi de ulvîdir.) – Sâmiha Annemiz.
14 Eylül 2020
(Ruhlar, cisimleri terbiye için değil, kendini mükemmelleştirmek için gönderilmiştir. Noksan olan ruh, kemâli ancak dünyâda bulacaktır.) – Hz. Ken’an’er-Rifâî.
18 Eylül 2020
(…İnnemâ cezâüllezîne yühâribûn allâhe ve Resûlehû*… âyet-i kerîmesini tefsirde bulmak istedik ve bulduk. Şöyle yazılmıştı: Allah ve Resûliyle muhârebe edenler, arzda fesat çıkaranlar için azâb-ı şedîd vardır. Allah ve Resûliyle muhârebe ne demektir? Yâni Allah ve Resûlünün emirlerini yerine getirmemek, şirk koşmak vesâiredir.
Bu, tefsîrî mânâsı. Bir de bunun derin bir mânâsı daha vardır ki, o da, insanın vücûdunda ruh ki Hakk’ın nâibi, kalp ki Resûl’ün vekîlidir. Şu halde rûhunun ve kalbinin îcap ettirdiği güzel amellerde bulunmayan kimse, Allah ve Resûliyle muhârebe etmiş demektir. Hakk’a sığınalım.) – Hz.Ken’an Rifâî.
21 Eylül 2020
(…Bir de çocuklara sofra âdâbı hakkında bâzı öğütler verilmesi îcap eder. Âile ile sofraya oturan çocuğun, yemeğin ortasında fırlayıp etrafta dönüp dolaşması hem ayıp hem de abestir. Onun için âile ile sofraya oturan çocuk, gene büyüklerle berâber sofradan kalkacağını bilmelidir.) – Sâmiha Annemiz.
25 Eylül 2020
(…İnsan hem büyük, hem hakîkaten çok küçük. Bilirse kendi kıymetini, çok büyük. Bwen buraya tasfiye olmaya, temizlenmeye geldim derse çok rahat. Allah kolaylığını verir. Sen bir adım at, Cenâb-ı Hak sana on adım yaklaşıyor. Halbuki şu muhabbet hâkim olsa, yâni Allâh’a olan bağlılığımız ve sevgimiz hâkim olsa, ne yalan, ne kin, ne haset, ne fesat, ne azamet, ne gurur, hiçbir şey kalmaz ki! Kime yapıyorsun canım.
Ben sende Hakk’ın tecellîsini görebilsem, sana yalan söyleyebilir miyim? Sana fenâlık edebilir miyim? Sevgiye sâhip olmak ne kadar güzel şey. Hepsini eritiyor. Kaabil değil, çünkü bizde hayvan duygusu da var. Onu ezip, yerine insânî duyguları inkişâf ettirmek, mesele o.) – Sâmiha Annemiz.
28 Eylül 2020
(Çocuk, evinde yâni âilesi çevresinde mazbut, geçimli, nâzik ve dürüst kimseler gördüğü takdirde, kendisi de bu örneklere benzemekle bir derûnî haz, hattâ gurur duyar. Şu halde, iş gene ana babada başlamış sayılır. Hulâsa, çocuğun kazanacağı tavır, oturup kalkmak, yemek içmek, büyüklere karşı tutumu, gene örnek alacağı âile efrâdını taklit ile başlar ve yürüyüp gider.) – Sâmiha Annemiz.