Şimdi okuyacağınız dört cümleyle ilk defa karşılaşıyorsunuz. Sarsılmaya hazır olun. Çünkü İngiliz yazar Jason Graham Bellard’ın cümleleri dört tokattan farksız.
Cümle 1: ”İnsanın tüm hayâtını kariyer plânlaması adı altında kesen, biçen kurgulayan şirketler var.”
Cümle 2: ”Artık dünyâ insanın yaşama alanı değil. İnsan, teknolojinin fethettiği dünyânın besin kaynağı, sabah kahvaltısı, öğlen, akşam yemeği.”
Cümle 3: ”İnsan iyi cilâlanmış, güzel kokan bir yemden ibâret.”
Cümle 4: ”İnsan, modern dünyânın gelişebilmesi adına ömrünü verecek bir yakıt maddesi.”
Şimdide İtalyan düşünür İtalo Suevo’nun tesbitine göz atıyoruz. Suevo da olanca sertliği ile ve irkilterek bağırıyor:
”İnsanlığın yarısı bu dünyâda yaşamak için bulunuyor. Diğer yarısı ise başkalarının anlayışına hizmet etmek için.”
Anlaşılıyor ki, dış dünyâda tekniğin ve elektroniğin bunca gelişmesine isyan bayrakları çoktan kaldırılmış. Teknolojinin doymak bilmez iştihâsı gün gelir insanlığı sâhiden yiyip bitirebilir mi?
Bu şüpheye ”Hayır” diyemeyiz. Çünkü ilerleme adına saflığını, mutluluğunu, hattâ haysiyetini yıl be yıl yitiren insanoğlu gittikçe ufalanıyor. Her canlı teknolojinin yemi, dünyâ bile. Teknolojinin yegâne gıdâsı insan.
Ufukta medeniyetlerin tükenişi görülüyor.
Yirmi yıl önce köşemden seslenmiştim: ”artık duralım. Keşfetmeyelim, icâd etmeyelim, insanlığın dinlenmeye ihtiyâcı var. Yoksa bu sür’ate dayanılmaz, insan biter.”
Hâlâ aynı kanaatteyim. Yenilikler, daha daha yenilikler hayâtı kolaylaştırmıyor, tam tersine toplumları eziyor. Binlerce doktor Frankeştayn, onbinlerce canavar keşfetmekle meşgûl. Geçende gazeteler yazdı; laboratuarlarda hiç olmayan, bilinmeyen canlılar üretilecekmiş. Niye, sebep ne?
Dikkat! Teknoloji bu vahşi yarışta çılgınlıkları hizmet diye sunuyor. Fen giderek merhametsizleşiyor. Yazarların, düşünürlerin daha sesli isyanlarına ihtiyaç var. Vakit geçiyor.
Teknolojinin arsızlığı, hesapsızlığı ve insanı ve dünyâyı kemiren oburluğu mutlaka engellenmeli.
25.10.07 GÜRBÜZ AZAK