Salı, Nisan 30, 2024
Ana SayfaMakalelerBizim Mahalle/R.Tekin UĞURELBâzı Komşularımız - Kütahya

Bâzı Komşularımız – Kütahya

Nüfüsta kaydım Servi Mahallesi gözükse de doğduğum mahallenin adı, Gazi Kemâl’di.

Buradaki komşularımız ve onlarla iç içe geçen hayâtımız ne kadar da güzel ve eşsizmiş meğer.

İnsanoğlu, sâhip olduğu değerleri elden kaçırınca anlıyor nîmetlerin kıymetini.

Sözünü ettiğim o güzel komşularımız arasında Rumlarda vardı. Meselâ radyo tâmircisi Artin, annesi Marik Hanım. Babasının adı neydi? Hiç hatırlamıyorum. Herkesin Marik dediği o kısa boylu, al yanaklı tombiş kadının asıl adı Marika olsa gerekti.

Bu âileden başka,

“çıkmaz aralığın başında” ki evde oturan; kara kuru, cadaloz mu cadaloz bir kadın olan Marisa ile kocası Agop Efendi vardı. Bir de bizim evin arkasına düşen izbe, tuhaf kokulu bir evde yaşayan, küp gibi şişman Rum kadını Güllü ve âilesi vardı.

Ona neden Güllü derlerdi, bilmem. Kızlarından birini Orhan Ağabey’le, diğerini de “Kore’li Kâzım”la evlendirmişti. Ne Orhan’ın kimliğini bilirdik, ne Kâzım’ın.. ve ne de merâk ederdik. Ama, ikisine de “ağabey” derdik; gıyaplarında bile…

Bizim ve öteki komşularımızın en sık görüştüğü Rum âile, Artin Ağabeylerdi.

Öyle iç içe ve o derece saygılı idik ki; bu âilelerden birine oturmaya gidileceği zaman, biz çocuklara sıkı sıkıya tembihte bulunan büyüklerimiz:

-Sakın ha.. gâvur gibi, yâhut Rum gibi bir söz çıkmasın ağzınızdan; çok ayıp olur!

Diye uyarırlardı.

Oyun oynarken çocuklardan birinin ağzından

-bir diğer çocuğa kızarak- bunlara benzer bir kelime çıkacak olsa, eve gidince kulağı hemen çekilirdi. Din, ırk ve mezhep ayrılığı ifâde eden en küçük îmâdan bile bucak bucak sakınılırdı. Üstelik, bu kabil îkazları yapanlar, bugün çoğunu “câhil” yerine koydukları bizim dünkü analarımız, ninelerimizdi.

Kezâ gayr-ı Müslim komşularımız bizlere oturmaya geleceği zaman da aynı yolda uyarılırdık.

Bizim dinî günlerimizde, meselâ kandillerde yapılan ve dağıtılan her “adak” hiç atlanmaksızın onlara da verilirdi. Buna karşılık onlar da kendi dinî günlerinde ne yaparlarsa bize de getirirler ve o şey her ne ise:

-Allah kabul etsin” denilerek alınırdı.

Böyle şeyleri biz çocuklar -her nedense- burun kıvırıp yemesek bile, büyüklerimiz:

-“Aaa, çok ayıp! Allah’ın nîmeti..”diyerek, yerlerdi.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Rıza Tekin UĞUREL
Rıza Tekin UĞURELhttps://www.dertlidolap.com
..1987 yılında kurulan Kütahya Aydınlar Ocağı Derne­ği başkanlığını uzun yıllar yürüten Uğurel, hâlen (KÜMAKSAD) Kütahya Mevlânâ Araştırma Kültür San'at Derneği'nin de başkanı olarak mûsikî, kültür ve san'at faaliyetlerini sürdürmektedir.
Benzer Yazılar
- Advertisment -

Popüler Yazılar

error: Muhtevâ korumalıdır!