(—…Şimdi neler okuyorsunuz?
—Yine Mesnevî… Ve Dîvân-ı Kebîr… Ve her şey… Mümkün olduğu kadar dünya edebiyat ve fikir cereyanlarını tâkip ederim. Ammâ şarktan vaz geçemem. Muhiddîn-i Arabî, Sâdî, Hâfız Şirâzî…
—Sizi bu tarafa sevk eden bir âmil(1) var mı?
—Olmaz olur mu?..Farzedelim ki önümüzde bir piyano var ve dünya kompozitörlerinin şâheserlerini hâvî(2) bir nota yığını…Siz kendi kendinize, hiçbir şey bilmeden bu piyanoda, bu notaları çalabilir misiniz? Elbette hayır… Şu halde bir insan da kendi mânâsını konuşturabilmek için, onu kendisine tâlim edecek bir üstâda muhtaçtır. İnsan kendi kendine herkesten yakın olduğu halde, en uzak olduğu kıymet yine kendisidir. Binâenaleyh(3) kendini kendine gösterecek bir hocaya ihtiyâcı vardır. Bu, en büyük zarûrettir.)

(*) Sâmiha AYVERDİ, O da Bana Kalsın.
(1) Âmil: Etken, faktör.
(2) Hâvî: İçinde bulunduran.
(3) Binâenaleyh: Bundan dolayı.