[1615-1676 ]
“Tac mârifet tâcıdır Sanma gayrı tâc ola Taklid ile tok olan Hakikatte aç ola.
Düşe düşüp aldanma Kendin hayrete salma Hak’tan gayrı ne vardır Tâbire muhtâc ola.
Bir ağaçtır bu âlem Meyvesi olmuş Âdem Maksud olan meyvedir Sanma ki ağaç ola.
Bu sözlerin meali Kişi kendin bilmektir Kendi kendin bilene Hakikat mıraç ola.
Hak debilen özündür. Özündeki sözündür Gaybi özün bilene Rubûbiyet tâc ola. ”
Gaybi Sun’ullah 1615′ te Kütahya’da doğdu. Babası Kütahya’ nın köklü ailelerinden ve orada müftülük de yapmış olan Ahmed Efendi’dir. Müftü Derviş diye anılır. ilk dini tasavvufî öğrenım ve eğitimini babasından aldı. Gaybi’ nin doğup büyüdüğü ve ilk eğitimini aldığı Kütahya kültür târihimiz bakımından önemli bir şehirdir. Bugünde’ tarihı zenginlikleri ve mistik havasıyla dikkati çeker. Gönül dünyamızı aydınlatanlar açısından önemli bir merkezdir.
İşte Gaybî bu şehirde doğup gençliğini yaşamış, daha sonra yine buraya gelip feyzini yaymıştır.
Gaybî Sun’ullah, muhtemelen otuzlu yaşlarında iken Kütahya’ dan ayrılıp İstanbul’ a geldi. Böylece asıl ve kalıcı kişi, liğinin ortaya çıkmasını sağlayan yeni bir ortama girmiş oldu. İstanbul Aksaray’da Olanlar Dergâhı’nda İbrahim Efendi’ye intisab etti. Onun yanında tasavvuf eğitimini tamamladı ve halıfesi, yani aynı yolu devam ettirmede yetkili kişi oldu.1665’te şeyhinin vefatı üzerine İstanbul’ dan ayrılarak Kütahya’ya döndü. Daha çok yalnızlığı tercih ettiyse de aynı zamanda irşadlarına devam etti. Eğitim ve irşad aracı olarak sanatı ve şiiri en iyi şekilde kullananlardandır. Şöyle der:
“Gerçek derviş olan kişi
Aşk derdine düşmek gerek
Düşmeden bitmez işi
Aşk derdine düşmek gerek.
Cümle hevâlardan geçip
Zehri şeker deyu içip
Çalışa can gözün açıp
Aşk derdine düşmek gerek.
Er yanuna bel bağlaya
Can ü ciğer dağlaya
Gâh inleye gâh ağlaya
Aşk derdine düşmek gerek.
Aşksızlara bu yol haram
Onun işi olmaz tamam
Derviş olanlar subh u şam
Aşk derdine düşmek gerek.
Gaybî verenler vârını
Duydu Hakk’ın esrârını
Bugünü gör ko yarını
Aşk derdine düşmek gerek. ”
Gaybî’ nin meşrebinde iki çizgi vardır. Silsilesine yâni bağlı olduğu tasavvuf ekolüne bakacak olursak iki ayrı yol görünür. Birisi Halvetî’lik, öteki Bayramî Melâmî’lik’tir. Bu ikinci yolun mensupları, sosyal, siyasi sebeplerle, târihimizde zaman zaman tâkibe uğramış ve bazıları cezalandırılmıştır. Gaybî’ nin de Kütahya’ da iken dinî düşünceleri bakımından tenkid edildiği görülür. O da sanki bu ithamlara cevap verircesine şöyle der:
“Şer’i bırakmamış selef
Sonra gelen hayrul halef
Olmayalım biz de telef
Estağfirullah el-aziym
Hakk’rn Habîbi Mustafa
Odur bu yolda rehnüma
Ondan cüdâ Hak’tan cüdâ
Estağfirullah el-aziym.
Gaybî heman budur sözüm
Şer’ üzre muhkemdir özüm
Döndü mübahiden yüzüm
Estağfirullah el-aziym.”
Dinin anlaşılması ve içselleştirilip yaşanmasında, kabaca iki farklı anlayış dikkati çeker. Birisi şekilci, dine dıştan bakan zâhirci anlayıştır. Öteki içe önem veren, dinin ruh Ve gönül dünyasında hissedilmesine öncelik veren anlayış. Tek başına kaldıkları takdirde bunların her ikisi de yetersizdir. İdeal olanı, ikisinin birlikte ve dengeli bir şekilde tutulmasıdır. Bunlardan birincisini esas alan anlayış, dinî terim olarak “şeriat”, ikincisine ağırlık veren ise “tarikat ve hakikat” olarak isimlendirilir. Gaybî bu iki anlayışın dengeli olması gerektiğini şöyle vurgular:
Zâhirini pak eylesin şeriat
Bedhuyların tebdil etsin tarikat
Hak cemâlin görem dersen hakikat
Allah ‘a aşk ile ermiş erenler.
Sun’ullah ‘ Gaybî ‘1676’dan sonra ,’vefat etmiştir. Kütahya’ da Musalla Mezarlığı içindeki türbesi bakımlı ve bugün de ziyaretgâhtır.
Gönül erlerinin anlayışı, kimseyi incitmemek ve kimseden incinmemektir. Incitmemek kolay olabilir; fakat incinmemek daha zordur. Çünkü insanın kendi gönlüne hâkim olabilmesi oldukça güçtür. Gaybî, gökten yağmur ‘gibi belâ da yağsa, baştan ayağa gam keder sarsa da,’ bütün bunlardan dolayı üzülüp incinmemenin olgunluk belirtisi olduğunu şöyle dile getirir:
“Bela bâran gibi gökten yağarsa
Hakîkat sûfîlik incinmemektir
Serâpâ bâr~ı gaıiı sana ağarsa
Hakîkat sûfîfik incinmemektir. ”
(*)Prof.Dr. Mehmet DEMİRCİ, Gönül Dünyâmızı Aydınlatanlar, Mavi Yayıncılık-2005 İst.