(Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün 23.03.2021 tarih ve -1178470 sayılı Bakanlık onayı ve Sayın Bakan “Olur” u ile ülke geneli koroların büyük kısmında gerek isim gerek yapı olarak yenilenme yapıldı. Bu yenileme kapsamında “Devlet Türk Müziği-Devlet Türk Halk Müziği Korosu” olan isimlerin birçoğu, bölgesine ve şehrine göre yeniden şekillendirildi.)
Yâni, özetle: Bundan böyle Türk mûsıkîsi korolarındaki “Türk” lâfzı, kaldırılmış.
Neyzen Sayın Süleyman Erguner, konuyla ilgili olarak kaleme aldığı yazısında, karara üzülmüş ve soruyor:
(Bu isim ve yapı değişikliği sonucunda müzik icrası ve yapılanması; müzik kültürümüz, mirasımız açısından çok ciddi değişim-etki getirecek, çok önemli bir uygulama. Ülkemizdeki üniversitelere bağlı birçok ‘Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’ var, ülkemizin ilk ve tek Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi var, Türk Müziği dernek ve cemiyetleri var, resmi ve özel Türk müziği icra ve eğitim yapan birçok kuruluş var.
Bu konularla ilgilenen müzik tarihçilerimiz, müzikologlar var, onların ve bu resmi-sivil müzik eğitim-icra kuruluşlarının bu uygulama hakkındaki görüşlerini çok merak ediyorum.)
Halbuki bendeniz bunları hiç merak etmiyorum. Târih boyunca hiç vâr olmamış bir milletin(!) mûsıkîsinin mevcudiyeti de elbette söz konusu edilemez! Aşağıdaki yazıyı 29.12.2010 târihinde yayınlanmışım.
Yâni aradan 11 koca yıl geçmiş.
ZÂTEN BİZ TÜRKLER
Biz Türkler, hiçbir “şey”izdir. Adımızın çok fazla anılması kimseyi yanıltmasın.
Meselâ devletimizin adı “Türkiye…” diye başlar, fakat böyle bir ismin verilmesi, “hiçbir şey” olduğu târihen sâbit bulunan biz Türkleri moral olarak yükseltmek ve herhangi bir aşağılık kompleksine kapılmamızı engellemek içindir.
Yâni “gayr-ı Türk” unsurların, kendini Türk sayan bizlere bir ikrâmı olarak uydurulmuştur; sırf bizi sevdikleri ve üzülmemizi istemedikleri için! Zîra eğer üzülürsek, peşinden de hamâsî duygularımız kabarır, özümüze dönmeye yelteniriz; sahtekârlara karşı baş kaldırırız.
Bu ise, hiç de iyi olmaz. Bizim üzerimizden kurban kesenlerin hesâbı bozuluverir. Geçim kaynakları tükenir. Bu sebeple, “çevir kaz yanmasın!”